Sarin Amed yazdı | Suriye'de HTŞ terör rejimi, emperyalizm ve halkların direnişi

Suriye'de gerçek çözüm, emperyalist dayatmalarda veya HTŞ'nin tekçi zihniyetinde değil halkların kendi iradelerini ortaya koyduğu özerklik modellerindedir. Kuzey ve Doğu Suriye'de inşa edilen demokratik özerklik modeli, tüm Suriye için bir yol haritası sunuyor. Bugün Suriye'deki temel çelişki, emperyalistler ve onların işbirlikçisi cihatçı çetelerle, kendi kaderini tayin hakkını savunan halklar arasındadır.
Suriye, emperyalist güçler ve bölgesel gerici rejimler tarafından kasıtlı olarak sürdürülen bir kaos ve savaş sarmalında debeleniyor. Geçtiğimiz aralık ayında Baas rejiminin çöküşünün ardından, DAİŞ artığı cihatçı HTŞ çeteleri "geçiş hükümeti" kisvesi altında Şam'ı ele geçirdi. Ancak bu çete rejimi, Suriye halklarına katliam, zulüm ve şiddetten başka bir şey getirmedi.
HTŞ iktidara gelir gelmez, DAİŞ zihniyetinin tipik bir uygulaması olarak Alevi ve Dürzi kadınları hedef alan kaçırma, tecavüz ve köleleştirme politikalarını sistematik biçimde hayata geçirdi. Tıpkı selefleri DAİŞ gibi, korku iklimi yaratarak iktidarını kalıcılaştırmaya çalışan bu faşist çete, özellikle Alevi ve Nusayri inanışlarına sahip olan halklara yönelik soykırım politikalarıyla kendi varlığını dayatmayı hedefliyor.
EMPERYALİST MEŞRUİYET VE ÇİFTE STANDART
Uluslararası arenada ise emperyalist güçler, HTŞ çetesine açık destek vermekten çekinmiyor. BM Genel Kurulu'nda cihadist çete lideri Golani'nin katliamcı rejiminin tanınması, bu desteğin en somut göstergesi oldu. Örneğin, Amerikan emperyalizmi, daha önce DAİŞ ile organik bağları bulunan HTŞ'yi, "terörle mücadele" naraları eşliğinde uluslararası koalisyona dahil etmek için bir süredir baskı altına alıyor. HTŞ'ye, bu kisveye bürünmesi karşılığında Suriye üzerindeki yaptırımların kaldırılacağına yönelik şantaj yapıyor.
HTŞ koalisyona resmen katıldığını ilan etmeden Suriye üzerindeki Sezar yaptırımlarının kaldırılması için ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, çağrıda bulundu. Faşist Türk devleti başta olmak üzere emperyalist güçlerin Suriye'deki gelişmeleri bu kadar yakından takip etmesi, "istikrar ve barış" kisvesi altında yürüttükleri girişimlerin esas amacının, bölgede yaşayan halkların güvenliği olmadığını açıkça göstermektedir.
Gerçekte, bu emperyalist ve bölgesel gerici faşist diktatörlüklerin esas hedefi Suriye'deki doğal kaynakları ve stratejik varlıkları paylaşmak ve kendi bölgesel çıkarlarını güvence altına almaktır. Amerikan ve Avrupa emperyalizminin, Türk devleti ile HTŞ arasındaki ilişkiler üzerinden yürüttüğü diplomatik ve ekonomik manevralar, halkların iradesini ve güvenliğini hiçe sayan bir çıkar hesaplaşmasının parçası olarak değerlendirilebilir.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplantılarda en üst düzeyde yapılan tüm görüşmeler, diplomasi trafiği HTŞ'ye meşruiyet kazandırmak için yürütüldü. Ancak bir şeyi gözden kaçırıyorlar: Geçici Hükümet veya Suriye ordusu, tüm Suriye halkı ve topluluklarının katılımı olmadan meşruiyet kazanamaz. Tekçi bir zihniyete sahip Golani ve hükümeti için esas ve belirleyici olan Suriye halkı nezdindeki meşruiyettir. Ancak unuttukları bir gerçek var: Hiçbir emperyalist tanıma, halkların iradesinin yerini tutamaz. Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan tüm bu hamleler, HTŞ'ye geçici bir meşruiyet kazandırsa da, Suriye halkı ve tüm toplulukların katılımı olmadan gerçek bir meşruiyetten söz edilemez. Tarih bunun kanıtıdır: Halk desteği olmayan hiçbir rejim uzun süre ayakta kalamaz.
DİRENİŞ CEPHESİ: QSD VE HALKLARIN ÖZSAVUNMASI
HTŞ, bu emperyalist destekle kendini güvende hissetse de, sahada beklediği teslimiyetle karşılaşmadı. Kürt bölgeleri Eşrefiyê ve Şêxmeqsûd'dan Alevi ve Dürzi yerleşimlerine kadar her yerde amansız bir direnişle karşılaştı.
14 yıldır aralıksız olarak işgalci güçlere, diktatörlüğe ve cihatçı teröre karşı mücadele eden QSD, bugün Suriye halklarının en güvendiği özsavunma gücü olarak varlığını sürdürüyor. QSD'nin temel amacı, demokratik, birleşik ve tüm halkların haklarının garanti altına alındığı bir Suriye inşasıdır.
Ancak HTŞ'nin, bölge devletlerinin ve emperyalist güçlerin, QSD'yi "Suriye ordusuna entegre etme" çabaları, aslında bu devrimci gücü tasfiye etme hamlesinden başka bir şey değildir. Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani'nin, "Her türlü bölünmeyi veya federalizmi reddediyoruz. Bu konu tartışmaya açık değildir" şeklindeki tekçi açıklamaları ve QSD'nin bakanlıklara entegrasyonu için yaptığı baskı, rejimin demokratik çözüme olan samimiyetsizliğini gözler önüne seriyor. 10 Mart gibi anlaşmaların somut adımlara dönüşmemesi de bu niyetin bir göstergesidir. Ve bunda hiç kuşkusuz faşist Türk devletinin rolü göz ardı edilemeyecek düzeydedir.
KADIN DÜŞMANI REJİMİN HEDEFİ: TÜM KADINLAR VE DEVRİMİN KAZANIMLARI
Gerici HTŞ rejimi özellikle kadınları hedef alan gerici politikalarıyla tüm Suriye'yi bir orta çağ karanlığına gömmeye çalışıyor. Alevi ve Dürzi kadınlara yönelik kaçırma, tecavüz, zorla evlendirme ve katletme politikaları, bu rejimin kadın düşmanı karakterini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Rojava kadın devriminin kazanımlarını hedef alanlar sadece HTŞ değildir. Emperyalist devletler ve tüm Ortadoğu'da kadınlara köleliği dayatan rejimler için, bu devrimci dinamiğin varlığı ve sürdürülmesi büyük bir tehdit olarak görülüyor.
Suriye'de gerçek çözüm, emperyalist dayatmalarda veya HTŞ'nin tekçi zihniyetinde değil, halkların kendi iradelerini ortaya koyduğu özerklik modellerindedir. Kuzey ve Doğu Suriye'de inşa edilen demokratik özerklik modeli, tüm Suriye için bir yol haritası sunuyor.
Bugün Suriye'deki temel çelişki, emperyalistler ve onların işbirlikçisi cihatçı çetelerle, kendi kaderini tayin hakkını savunan halklar arasındadır. Dürzilerin Süveyda'daki özsavunma direnişi, Alevi halkının muhalefeti ve Kürt halkının inşa ettiği demokratik sistem, bu halkların teslim olmayacağının en net göstergesidir.
Suriye'de gerçek barış ve istikrar, ancak halkların kendi kaderlerini tayin hakkının tanınmasıyla mümkündür. Emperyalistlerin dayattığı "çözüm" modelleri, bölge halklarına yalnızca daha fazla acı ve zulüm getirecektir. QSD'nin temsil ettiği özsavunma hattı ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin inşa ettiği demokratik sistem, tüm Suriye halkları ve inançları için bir umut ışığı olmaya devam ediyor.
Bugün Suriye'de direniş, yalnızca toprak savunması değil, aynı zamanda insanlık onurunun, kadın özgürlüğünün ve demokratik yaşamın savunulmasıdır. Bu direniş, emperyalistlerin ve onların cihatçı işbirlikçilerinin tüm planlarını boşa çıkarmaya devam edecektir, etmelidir.