Serpil Arslan yazdı | Suç örgütleri kıskacında birey ve örgütlü mücadele
Kapitalizm bugün insana, "Emeğinle yaşaman imkansız; başka bir yol bulmalısın" diyor. O "başka yol" ise toplumun her kesimini aynı yok edici girdaba sürüklüyor. Toplumsal çürüme… Çürüten bu mekanizma, en son futbol federasyonunu içine aldı. Yüzlerce hakemin bahis hesapları ve fiili oyunları ortaya çıktı. Bu durum sporun ötesinde, kanser hücresi gibi tüm toplumsal bedene yayılan bir yozlaşmanın işareti. Artık hızlı kazanç ve anlık tüketim arzusunu karşılayan her yol, meşruiyet zırhına bürünmüş durumda.
Hemen her gün suç örgütlerine yapılan operasyonlarla onlarca, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor.
Suç çeşitliliği ise adeta dudak uçuklatıyor. Sahte içki üretimi ile halk sağlığını tehdit edenler, sahte diploma ve meslek unvanları ile güveni istismar edenler, yasadışı bahis şebekeleri ile milyonlarca liralık haksız kazanç sağlayanlar, kripto para dolandırıcılıkları ile dijital dünyada tuzak kuranlar… Gıdalara yapılan müdahalelerle halkın sağlığını hiçe sayanlar… Liste uzadıkça uzuyor. Hayatın her alanında her geçen gün daha fazla yaygınlaşan dolandırıcılık, artık sadece klasik yöntemlerle değil, teknolojiyi ve sosyal medyayı da kullanarak yeni biçimler kazanıyor.
Toplumsal çelişkilerin alabildiğince keskinleşerek gelir adaletsizliğinin boyutlandığı, işsizliğin, yoksulluğun, iş cinayetlerinin arttığı, düzenli işe sahip olmanın bile ayrıcalık olduğu, borçlu icralı sayısının 25 milyona dayandığı bugün gelecek umudu yok edilen emekçiler kendince günü kurtaracağını düşündüğü çözümlere yöneliyor.
Kapitalizmin yarattığı ekonomik baskı, derin sınıfsal uçurum, işsizlik, güvencesizlik emekçilerde bir çeşit kapana kısılmışlık duygusu yaratıyor. Ve bütün değerleri bir tarafa bırakarak kısa yoldan para kazanmaya yönlendiriyor. Geleceksizlik kuşatması yaratan bu sistem, bireyi çaresizleştirerek kendi değerlerine yabancılaştırıyor. Emekçiler politik örgütlenmelerden yoksun ve örgütsüz olduklarında bu mayınlı yollara çok hızlı sapabiliyor.
Çünkü artık düzenli çalışarak hayat kuramayacağına, hatta hayatta kalamayacağına inanmaya başlayan emekçi her türlü akıl dışı yöntemi para kazanmanın aracı olarak görüyor. Sanal bahis platformları, şans oyunları, çekilişlere katılma vb.
Böylelikle emek yerine rastlantının belirleyici olduğu ve köşe başlarını sermayedarların tuttuğu bir dünya yaratılıyor. Şans oyunları işçi ve yoksullar için can simidi olarak gösterilerek tuzağa düşürülürken, sistemin çarkları yine zenginlerin kasalarını doldurur en yoksullardan toplananlarla.
Kumar, çekilişler, bilgisayar oyunları kapitalist toplumda rant ekonomisine dönüşürken ideolojik bakımdan da çok önemli roller oynar. Birey gerçek dünyadan koparılarak yalnızlaştırılır, rekabet yüceltilir, şiddet normalleştirilir.
Uyuşturucu madde kullanımı, intiharlar toplumsal çürümeye eşlik eden diğer uğraklar olur bundan sonra.
Sadece bir ay içerisinde basına yansıyan suç örgütü, gözaltı tutuklama haberleri bile onlarca…
Araştırmalara göre dolandırıcılık 2023'e kıyasla 2024 yılında yüzde 41 artmış. Bu rakamların 2025 yılında daha da artacağı her gün basına yansıyan operasyon haberleriyle ortada. Kaldı ki sadece bu rakamlara bile baktığımızda yılda yarı yarıya artan suç oranlarıyla karşı karşıyayız.
2025 raporuna göre Türkiye, Küresel Organize Suç Endeksinde 193 ülke arasında 10. sırada.
Raporda, ayrıca Türkiye'nin, bu örgütler açısından yalnızca bir geçiş güzergahı değil, aynı zamanda doğrudan faaliyet yürütülen bir ülke haline geldiği de vurgulanıyor.
Devlet, suç örgütleri ilişkisi bu biçimde de açığa çıkmış oluyor. Zaten açlığın, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin sorumlusu düzene karşı işçi ve emekçilerin öfkesini yönlendirmemek için suç örgütleri yıllardır faşist rejim tarafından açıktan örgütlendi. Özellikle Kuzey Kürdistan'da, batıda mücadele potansiyeli taşıyan emekçi semtlerde çete örgütlenmeleri, uyuşturucu satışı her türden yozlaştırma faaliyeti özel olarak örgütlendi. Görüntüde suç örgütleriyle mücadele algısı yaratılırken diğer taraftan çıkar birliği ilişkisi sürdürüldü.
Bir tarafta sarayda yaşanan lüks, şaşaa, diğer yanda yoksulluk, işsizlik, çöpten ekmek toplayan insanlık. Marx'ın dediği gibi; "Sermaye bir kutupta toplandıkça, sefalet, emek, kölelik, cehalet, vahşet ve ahlaki yozlaşma öbür kutupta birikir".
Derinleşen yoksulluk, gelir adaletsizliği, işsizlik, güvencesizlik işçi ve emekçilere geleceği kapkaranlık bir nokta olarak gösterince intiharlar da artıyor.
Kapitalizm bugün insana, "Emeğinle yaşaman imkansız; başka bir yol bulmalısın" diyor. O "başka yol" ise toplumun her kesimini aynı yok edici girdaba sürüklüyor. Toplumsal çürüme… Çürüten bu mekanizma, en son futbol federasyonunu içine aldı. Yüzlerce hakemin bahis hesapları ve fiili oyunları ortaya çıktı. Bu durum, sporun ötesinde, kanser hücresi gibi tüm toplumsal bedene yayılan bir yozlaşmanın işareti. Artık hızlı kazanç ve anlık tüketim arzusunu karşılayan her yol, meşruiyet zırhına bürünmüş durumda.
Bu veri yalnızca sporun değil, toplumun bütününün nasıl bir yozlaştırma, çürütme saldırısı ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir…
Bu koşullar içerisinde göç yolunda ölüm de dahil onlarca riski göze alarak geleceğini Avrupa ülkelerinde arama da bu çıkışsızlığın başka bir görüngüsü olmaktadır.
Çete örgütlenmeleri, yozlaştırma saldırıları had safhadayken devrimci örgütler de en son Gazi Mahallesindeki ajanlaştırma saldırısı örneğinde olduğu gibi emekçi semtlerden tamamen uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Emekçi halklarımızı hedefleyen kapitalist düzenin bu çürütme saldırıları, onu örgütleyen faşist rejimi teşhir etmek son derece önemli iken devrimcilerin bu konularda söz söyleme, emekçi semtlerde yürütülen devrimci çalışmalar, kampanyalar faaliyet örgütleme pratikleri maalesef oldukça zayıflamış durumda.
Oysa ki en başta örgütsüzleştirme amacı taşıyan bu saldırılara karşı güçlü karşı duruş örgütlemek, işçi ve emekçileri aydınlatarak farkındalık yaratmak, işçi sınıfı ve ezilenleri doğru bir sınıfsal ve politik saflaşmaya yöneltmek ilk önce devrimcilerin görevi.
Sorumlusu varlığının sınırlarına dayanmış, çivisi çıkmış bu düzeni teşhir ederek işçi ve emekçileri bu girdaptan çıkararak mücadeleyi yükseltmek devrim iddiası olan tüm devrimci örgütlenmelerin temel güncel faaliyet konusu olmalıdır.