22 Şubat 2025 Cumartesi

SGDF MYK üyesi Özcan: Saldırılar siyasi, çözüm bir adım öne çıkmak

Marmara Kapalı Hapishanesinde tutsak olan SGDF MYK üyesi Adnan Özcan, tutuklanmalarının siyasi bir karar olduğunu belirtti. Özcan, "Suruç için adalet" oturumlarına katılım, saldırıları boşa çıkarma ve bir adım öne çıkma çağrısı yaptı. Özcan, "Bu yolun sonu Rosa Luxemburg'un da dediği gibi 'Ya sosyalizm ya barbarlık'tır" dedi.

Devrimci sosyalistlere yönelik gözaltı saldırısında 21 Ocak 2024 tarihinde aralarında Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) eşbaşkanları, üye ve yöneticilerinin de olduğu 34 sosyalist tutuklanmıştı. Tutuklama gerekçelerinin arasında SGDF'nin 11. Genel Kurulu ve Suruç anmaları da varı. SGDF MYK üyesi Adnan Özcan, tutuklu olduğu Marmara Kapalı Hapishanesinden sorularımıza cevap verdi.

Özcan, devrimci sosyalist gençlerin Kürt halkı ile Türkiye işçi sınıfı arasında köprü kurma amacı doğrultusunda örgütlü mücadeleyi büyüttüğü için gözaltı, tutuklama saldırısı a maruz kaldığını vurguladı. Özcan, "Bu saldırıları boşa çıkaracak şey, bir adım öne çıkarak, görev ve sorumluluklarımızla daha güçlü buluşmaktır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, bu yolun sonu Rosa Luxemburg'un da dediği gibi 'Ya sosyalizm ya barbarlık'tır" dedi.

TUTUKLANMAMIZ SİYASİ BİR KARAR

Tutuklanmanıza gerekçe olarak yaptığınız demokratik eylem ve etkinliklerin yanında SGDF Genel Kuruluna katılmak da var. Buna dair ne söylemek istersiniz?
Bu dosyada suç olarak isnat edilen hiçbir şeyin suç olmadığı ve yapılan operayonun da tutuklama kararının da siyasi olduğu açıktır. Örneğin 20 Temmuz 2015'te Suruç'ta katledilen yoldaşlarımızın aileleri ve yaralılarımızla birlikte her ayın 20'sinde gerçekleştirilen Suruç için adalet oturumlarına katılmak suç sayıldı, oturuma hangi amaçla ve nasıl katıldığımız soruları dosyanın temel noktalarını oluşturuyordu.

Bu dosya kapsamında tutuklanan herkese sorulan ilk soru SGDF'nin 11. Genel Kurulu oldu. Genel kurulumuz, gösterilen sinevizyonda devrim şehitlerinin oluşu ve "Şehid namirin" sloganı suç gibi gösterildi. Sinevizyonu kimin hazırladığı özel olarak soruldu. Açık çağrısını yaptığımız ve biz gençlerin bu çürümüş sistemin içerisinde siyasal bir özne haline gelmemize katkıda bulunan SGDF 11. Genel Kurulu'nun hedef alıınması tesadüf değildir. SGDF, kurulduğu günden bu yana geçmişin devrimci mirasıyla, geleceğin yapıcısı olma iddiasını her fırsatta dile getirdi. Genel kurulumuz ise gençliğin sorunlarına yönelik yapılan tartışmalarla ve ürettiği çözümlerle ısrarlı bir duruş sergilenmesi anlamına geliyordu. Bu nedenle bu düzene rağmen oluşturduğu genç prototipi ile geleceğe ışık tutuyor. Hedef alınan işte tam da bu ışığın yol gösterici karakteridir. Elbette ki devrim şehitlerinin anılmasının suç olarak gösterilmeye çalışılması da tesadüf değildir. Yetmezliklerinden ve hatalarından ders çıkarmayı hedefleyen her sosyalist, yönünü kolektif tartışmaya ve gençlik bakımından birer örnek teşkil eden şehitlere bakmalıdır. Yargılanmak istenen işte bu devrimci yönelimdir.

ŞOVENİZMLE MÜCADELE TEMEL GÖREVİMİZ

SGDF daha öncede AKP'nin tutuklama ve katliam saldırılarının hedefinde oldu. Bu saldırıların amacı nedir?
SGDF, faşist şeflik rejiminin gençliği ve bir bütün olarak sosyalistleri ehlileştirme politikalarına karşı duranların başında gelmektedir. Bu saldırıları; ideolojik olarak tasfiye edilemeyen ve toptan bir alt üst oluşun çürüyen toplumu ayağa kaldıracak tek şey olduğunda ısrar etmenin karşılığı olarak da görebiliriz. Bu ısrar doğal olarak SGDF'nin politika yapış tarzına da yansıdı, yansıyor. Örneğin bugünün yakıcı gündemlerinden düşünürsek, gençliği zehirleyen şovenizm ve Kürt düşmanlığı gibi politikalara karşı antifaşist bir gençlik cephesi yaratarak mücadele etmek, SGDF'nin görevleri arasındadır. 

KÜRT HALKI İLE TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI ARASINDA KÖPRÜ OLMAYA ÇALIŞIYORUZ
Geçmişten bugüne bu göreve uygun birçok faaliyeti örnek gösterilebilir. Zap'ta bulunan devrimci gençlik köprüsünün yeniden inşası, Roboskî katliamının 1. yılında "Adalet için Roboskî" kampanyası, canlı kalkan eylemleri ve yarattığı etki bakımından yeni bir düzey açığa çıkaran Kobanê'nin yeniden inşa edilmesindeki "Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyası SGDF'nin bu göreve verdiği cevaplardan birkaçıdır. Çünkü bu kampanyalar ve çalışmalar, Kürt halkı ile Türkiye işçi sınıfı ve ezilenler arasında köprü kurarak, onları aynı cephede saflaştırma fikrine yaklaşılan anlardan olmuştur. Bu gerçek SGDF'nin bu toprakların en büyük gençlik katliamıyla karşı karşıya kalmasına neden oldu. Suruç'ta 33 yoldaşımız katledilirken 100'ün üzerinde yoldaşımız da yaralanmıştı. Üstelik bu kampanya, SGDF 7. Genel Kurulu'nda karar altına alınmıştı. Tüm bunları bir arada düşündüğümüzde rejimin yapmak istediği yol temizliğine SGDF'den başlaması, 11. Genel Kurulumuzu ve Suruç şehitlerimizi hedef alması anlaşılacaktır.

DEVRİMCİLER FAŞİZMİN ÖNÜNDE ENGELDİR

Gözaltı ve tutuklama saldırısının ardından gençlik örgütlerinin güçlü bir dayanışması ve sahiplenmesi ortaya çıktı. Buradan kamuoyuna nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
Bu siyasi saldırıyı, boşa çıkarmanın sorumluluğu içeride direnen bizlere olduğu kadar dışarıda mücadeleyi büyütenlere de düşüyor. Faşist şeflik rejiminin her türlü saldırısına karşı unutulmaması gereken ilk şey, onun durağan veya kendi kendine yenilecek bir şey olmadığıdır. Bulduğu her alanı daraltarak temsilcisi olduğu erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadele edenleri boğmaya çalışmaktadır. Kendi bekasının önündeki temel engellerden biri olan devrimciler de işte bu yüzden hedefindedir.

BİR ADIM ÖNE ÇIKMALIYIZ
Bizi ne kadar kriminalize etmek isteseler de başaramayacaklarını biliyoruz. Çünkü devrimci amaçlarımız var ve bu yüzden de haklıyız, meşruyuz. Haklılığımızın ve meşruluğumuzun bilincine varalım, mücadele etmenin getirdiği özgürlükle geri yanlarımızdan kurtulalım. SGDF'nin çalışmalarına katılarak mücadeleyi büyütelim, "Suruç için adalet" oturumlarına katılarak 33 düş yolcumuzun fotoğraflarını daha yukarıda tutalım. Bu saldırıları boşa çıkaracak şey, bir adım öne çıkarak, görev ve sorumluklarımızla daha güçlü buluşmaktır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu yolun sonu Rosa Lukxemburg'un da dediği gibi "Ya sosyalizm ya barbarlık"tır.