Sibel Arîn yazdı | Silahlanmış, ordulaşmış bir halk yenilmez!
Eğer halk birleşmiş ve kararlıysa, doğru bir devrimci çizgiye sahipse, eğer devrimci öncü bütün halkın ayaklanması ve halk savaşını yaratıcı bir biçimde uygulamayı biliyorsa, kendinden kat be kat güçlü bir kuvveti yenebilir. Her şehir, her köy bir direniş kalesi haline getirilirse ve her işçi, köylü, emekçi bir savaşçı olabilirse, ne sömürgeci faşist Türk devleti ne de faşist cihadist çeteler sonuç alabilir. Bütün aklı ve kalbiyle, intikam yeminiyle düşünen, düşmana darbe için fırsat kollayan bir halkı, hangi tank, top, füze, savaş uçağı yenebilir? Yenemez! Örgütlü ve savaşçı bir halk yenilmezler ordusudur.
Tarihe kısa bir bakış:
İngilizler, 20. yüzyılın başında "Büyük Arap Krallığı" kurma stratejisiyle hareket ederek Vahabi Suudlara karşı Sünni Müslüman Mekke Şerifi Hüseyin'i bu amaçla cesaretlendi, destekledi. Ancak Mekke Şerifi Hüseyin Vahabi, Suudların saldırılarına direnemedi. İngilizler, Sünni Müslümanlığın egemenliğinde ısrar ederek Hüseyin'in oğulları Faysal'ı Irak'a, Abdullah'ı da Ürdün'e kral olarak atadı. 1924 yılında Hicaz'da kurulan Hüseyin, Suudlar karşısında direnemeyecek hale gelince, İngilizler yardım etmedi, Faysal ve Abdullah'ın yardıma gitmesini de engelledi.
Faysal, Suriye'de, ardından Irak'ta Sünnilik ve Araplığı egemen mezhep ve ulus olarak merkeze koydu, Arap milliyetçiliğini yukarıdan aşağıya yerleştirmeye çalıştı. 1940'lardan sonra bütün Arap dünyasında yaygınlaşacak olan "Birleşik Arap milleti, Arap milliyetçiliği" fikirlerine temel oluşturdu.
Saddam, 1988 yılında Irak-İran savaşı biter bitmez Irak'ın "Kürt meselesini kökünden çözmek üzere" ordularını Başûr bölgesine göndererek, 1988 Enfal harekatına girişti. 150 ila 200 bin Kürt öldürüldü. 5 bin Kürt'ün öldürüldüğü Halepçe bu katliamların küçük bir örneğidir. Ancak Irak'ta Şiiler ve Kürtleri Sünni Arap milliyetçiliği şemsiyesi altında entegre etmek imkansızdı. Arap milliyetçiliği dayatmasına karşı Kürtler, Bağdat hükümetine karşı direndi. Irak Federe Kürdistan Bölgesi bu tarihi direnişin ürünüdür.
1970'lerde askeri darbe ile iktidar olan Hafız Esad, ekonominin bütün iplerini devlette topladı. Baas'çı olmak ekonomik kaynaklara ulaşmakta bir ayrıcalıktı. Bir yandan devletin Arap milliyetçi karakteri korunuyor, ama diğer yandan ekonomik ayrıcalıklarla toplum Baas partisi aracılığıyla rejime bağlanıyordu. Böylece farklı ulus ve mezhepler belli bir dönem denetim altına alınabildi. Ancak 80'lerde başlayan ve 90'larda derinleşen neoliberal ekonomi sisteminin krizi, aynı zamanda devlet halk arasındaki çelişkiyi çatışmaya dönüştürdü. "Yumuşak" bir yöntemle ilerleyen işgal ve inkar sistemi krize girdi. Özellikle Bakur'da ulusal özgürlük mücadelesinin yükselmesi ve Rojava Kürtlerinde de bir ulusal uyanış sağladı. Bakur, Rojhilat ve Başûr'da silahlı mücadelede yer alan Kürt gençleri büyük bir deneyim kazandı. Artık Arap milliyetçiliği, tek ulusa dayalı silahlı devlet eleştirisinin konusu olacaktı.
ROJAVA DEVRİMİ, KUZEY VE DOĞU SURİYE DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMİ
"Komünist hareketin stratejik hedefinde Suriye'nin demokratikleştirilmesi durur. Rojava-Kuzey Suriye devrimci demokratik halkçı sistemini bütün Suriye'ye yaymayı amaçlar. Emperyalizmle işbirliği ve bağımlılık, bölgesel sömürgeci güçlerin müdahaleci varlıkları koşulları altında Suriye'nin demokratikleştirilmesi hedefini bir devrim sorunu olarak koyar." (Komünist Devrimci Hareket (TKŞ) Strateji Belgesi'nden)
2011 yılında başlayan devrim, halkçı, demokratik kadın özgürlükçü çizgisi, komün ve meclislere dayalı yönetim mekanizmasını inşa etti. Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Türkmen halklarının egemenliğine dayalı, halkların eşit ve özgür birlikteliğini gerçekleştirebilecekleri bir sistemin mümkün olduğunu gösterdi.
1. Emperyalist Paylaşım Savaşından sonra emperyalistlerin Ortadoğu'da kapitalist sömürge ve yarı sömürgeleştirme süreci hız kazandı. Böl, parçala, yönet stratejisine bağlı tek ulus, tek devlet, tek din egemenliği karşısında Rojava'da ortaya konulan sistem büyük bir tehdit halini aldı. Burada karşı karşıya gelen emperyalist sömürgecilikle halkçı devrimci demokratik sistemdir. Bugün ABD'nin, Fransa, Almanya ve İsrail devletlerinin, "Kürtlerin hakları tanınsın" söylemleri, Kürtlerin dostları oldukları için değil, emperyalist çıkarlar içindir. Emperyalist bölge çıkarlarına ters düştüğü anda Kürtleri ve Demokratik Özerk Yönetimi yok etmek için her türlü saldırıyı yapmaktan çekinmeyeceklerdir. Dün DAİŞ'i eğiten, donatan bunlardır. Bugün sömürgeci Türk devletinin Medya Savunma Alanlarına yağdırdığı bombalar NATO envanterinde olan silahlar ve donanımlardır.
Elbette devrimci mücadele, strateji ve taktik dolaysız, dolaylı yedekleri hesaba katar. Karşıdevrim güçleri arasındaki çelişki ve çatışmalardan devrimci mücadelenin lehine yararlanır. Bu kapsamda taktik işbirliğine girebilir. Ancak hiçbir zaman unutulmamalı ki; kapitalist, emperyalist sistem ve ideolojisinin bütün hedefi daha fazla sömürüdür. İsrail bir yandan Kürtlere yapılan zulmü eleştirdiğini söylüyor, diğer yandan Filistin halkına katliam uygulamaya, Gazze'ye bomba yağdırmaya davam ediyor, sömürgeci Türk devletinin topraklarımızda işlediği insanlık suçlarını aynen Filistin'de uyguluyor. İsrail'in bölgedeki askeri stratejisi, "stratejik niteliksel üstünlük" paradigmasına bağlıdır. Ve şimdi de Kürtleri, bu amacına bağlı araçsallaştırmak istiyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin gerçek dostları, bölge ve dünya halklarıdır. Emperyalizme, sömürgeciliğe ve ataerkil sisteme karşı tutarlı mücadele hattında ısrar ve kararlılık mutlaka ama mutlaka kazandıracaktır.
ROJAVA-KUZEY VE DOĞU SURİYE ÖZERK YÖNETİMİNİN GELECEĞİ
Bu kararını verecek onurlu halkımız ve onların devrimci, yurtsever, komünist öncü kuvvetlerinin kararlı duruşudur.
Eğer halk birleşmiş ve kararlıysa, doğru bir devrimci çizgiye sahipse, eğer devrimci öncü bütün halkın ayaklanması ve halk savaşını yaratıcı bir biçimde uygulamayı biliyorsa, kendinden kat be kat güçlü bir kuvveti yenebilir. Devrimci mücadelenin hedefi, siyasi güçleri silahlı kuvvetlerle, siyasi mücadeleyi silahlı mücadeleyle, ayaklanmayı devrimci savaşla birleştirmektir.
Devrimimizin önüne çıkacak görevleri yerine getirebilmesi için halkın silahlandırılması ve ordulaştırılmasında ısrar, kararlılıkla devam etmelidir. Eğer ki halkımız, kendini, toprağını, devrimci-demokratik kadın özgürlükçü sistemini silahlarıyla savunma gücünü devam ettirirse, yenilmeyecektir. Her kentte, mahallede halk taburlarının kurulması son derece önemlidir. Sosyalist yurtseverlerin Hesekê, Qamişlo ve Kobanê'de ilan ettikleri Şehit Metin, Şehit Avaşîn Tekoşîn, Şehit Zîlan, Şehit Yılmaz taburları halka özgüven kazandırdığı gibi, düşmana da net bir cevap olmaktadır. Tişrîn direnişinin esası tüm Özerk Yönetim alanlarının Tişrîn direnişinin bir parçası olmasıdır. Şimdi bombalar altında Tişrîn'e yürüyen halk, SİHA saldırıları altında sokağında, kentlerde Tişrîn direnişini kendisinde yeniden üretecek cürete sahip olmasıdır. "Bir iki üç daha fazla Kobanê"yi yaratan direniştir.
Sömürgeci, faşist Türk devleti ısrarla QSD'nin silah bırakmasını istiyor. Çünkü elinde silahı olmayan bir halk savunmasızdır. Ve sömürgecilerin, emperyalistlerin, gericilerin dayatma ve saldırılarına açıktır. Eğer 1. Emperyalist Paylaşım Savaşında Kürtler büyük kaybetmişse, bunun nedeni feodal, aşiretsel, bölgesel olarak parçalanmış olması ve birleşik halk örgütlülüğü ve ordusu yaratamamaktır.
Bugün Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürt ve Kürdistan halklarına en esas olarak kazandıran ise birleşik bir örgütlülük, direniş, demokratik sistem ve bununla birlikte silahlanmış bir halk gerçeği inşa edilmesidir.
Her şehir, her köy bir direniş kalesi haline getirilirse ve her işçi, köylü, emekçi bir savaşçı olabilirse, ne sömürgeci faşist Türk devleti ne de faşist cihadist çeteler sonuç alabilir. Bütün aklı ve kalbiyle, intikam yeminiyle düşünen, düşmana darbe için fırsat kollayan bir halkı, hangi tank, top, füze, savaş uçağı yenebilir? Yenemez! Örgütlü ve savaşçı bir halk yenilmezler ordusudur.
Dipnot:
1) 1830 yılında Fransa Cezayir'i işgal ettiğinde Şeyh Abdulkadir önderliğinde halk direnişe geçmiştir. 1947 yılında Şeyh Abdulkadir yakalanmış olmasına rağmen direniş adeta "yeraltı devleti" tarzında 40 yıl devam etmiştir.
2) Vietnam ulusal kurtuluş mücadelesi silahlanmış halkın gücünü göstermesi bakımından önemli bir tecrübedir.