7 Şubat 2025 Cuma

'Şimdi devrim savunmasını bölgesel halk direnişine dönüştürmenin zamanı'

Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu (SYPG) Temsilcisi Haydar Bahadır, Suriye'de sömürgeci BAAS rejiminin sona erdiğini, zulüm altında yaşayan halklar bakımından bunun tarihsel bir önem taşıdığını söyledi. HTŞ'nin meşrulaştırılarak öne çıkarıldığına dikkat çeken Bahadır, HTŞ'nin selefi bir cihadist çete olduğunu DAİŞ'i aratmadığını kaydetti. İşgalci Türk devletinin Rojava devrim topraklarına dönük işgal saldırılarına işaret eden Bahadır, durumun son derece ciddi olduğunu vurguladı. Bahadır, "Halkımız, özyönetim sistemini korumak ve yeniden topraklarından edilmemek için direnmekten başka yol olmadığını iyi biliyor. Ve topraklarını, kentlerini savunmak için özsavunma hazırlıklarını güçlendiriyor" dedi. 

Suriye ve Rojava-Kuzey, Doğu Suriye'ye yönelik işgal saldırıları sürüyor. Halkların Birlik ve Dayanışma Kurumu (SYPG) Temsilcisi Haydar Bahadır, 27 Kasım'dan bu yana Suriye'de yaşanan gelişmeleri ETHA'ya değerlendirdi.

'SURİYE 2011'E DÖNDÜ'
Emperyalist ve bölge gerici devletlerin desteğini arkalayan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) çetelerinin saldırıları karşısında direnemeyen Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte yaşanan süreci, 2011 yılına benzeten Bahadır, "HTŞ çetelerinin Halep saldırısıyla başlayan kaos süreci, Şam rejiminin düşmesiyle tarihsel bir eşiğe geldi. Emperyalist güçler ve işbirlikçi Arap devletlerinin desteğini alan HTŞ, Beşar Esad'a bağlı rejim güçlerinin kayda değer bir direniş gösteremeden çekildiği alanları ele geçirdi. Kaos, Suriye topraklarına yayıldı. Deyim yerinde ise Suriye, 2011'e döndü. Ama bu kez rejimin varlığı olmadan. Rejim çöktü. Askerler teslim oldu. Esad Ailesi, Moskova'ya sığındı" dedi. 

İslamcı politik çetelerin İsrail'in İran ve Hizbullah'ın süren savaşta güçlerinin zayıflamasını fırsata dönüştürdüğünü söyleyen Bahadır, "Politik islamcı çeteler, İran güçlerinin zayıfladığı, Hizbullah'ın güçlerini Lübnan'a çektiği ortamda, Esad güçlerinin Halep ve Şam'ı tutamayacağını hesap ederek, güçlü bir hamle gerçekleştirdi. Irak'tan gelen Haşdi Şabi güçleri de yeterli olmadı. Ve çeteler sonuç aldı" değerlendirmesinde bulundu. 

'SÖMÜRGECİ BAAS REJİMİ SONA ERDİ'
İran ve Rusya'nın Suriye'ye dönük HTŞ eliyle süren saldırılar karşısında aldığı pozisyona ilişkin ise, "İsrail ile savaşta güç kaybı yaşayan İran hızla askerlerini bölgeden çıkardı. Onlarca yıldır Esad rejiminin işbirliğiyle Suriye'yi hegemonyasında tutan Rusya, uzun süre gelişmeleri seyretti. Son üç günde askerlerini çekmeye ve üslerini boşaltmaya başladı. İran ve Rusya desteğiyle bugüne kadar ayakta kalan sömürgeci BAAS rejimi de böylece sona erdi. Bu, en başta Kürt halkımız olmak üzere, bölgede BAAS rejiminin zulmünü yaşayan tüm ezilen ulus ve inançlar bakımından tarihsel bir önem taşıyor" dedi.  

'POLİTİK İSLAMCI HTŞ ÇETELERİ MEŞRULAŞTIRILIYOR'
HTŞ'nin meşrulaştırılarak öne çıkartıldığına dikkat çeken Bahadır, "HTŞ'nin Şam'a girmesiyle birlikte selefi-cihadist bir iktidarlaşma süreci gündeme getirildi. Bu, çok kritik bir duruma ve büyük bir tehlikeye de zemin hazırlıyor. HTŞ çetesinin lideri Colani'nin, CNN ekranlarına çıkarılmasını, İngiltere ve ABD'den yapılan 'HTŞ'nin terör listesinden çıkarılması mümkün' yorumları takip etti. Meşrulaştırma çabaları, HTŞ gerçeğini değiştiremez. Çünkü, politik islamcı HTŞ çetesi, DAİŞ'i aratmayacaktır. ABD'nin iktidarı Taliban'a devredip terk etmesi sonrasındaki Afganistan gerçeği unutulmamalı" diye vurguladı.

'DEVRİM GÜÇLERİ HAREKETE GEÇTİ'
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetim alanlarında QSD güçlerinin rejimin boşalttığı yerleri ele geçirdiğini söyleyen Bahadır, ancak QSD'nin işgalci Türk devleti tarafından engellendiğine dikkat çekti. Bahadır şunları kaydetti: "Rejim güçlerinin çekilmesinin ardından QSD güçleri, Tabqa'dan Fırat Nehri'nin batısına geçerek Halep-Şehba hattına kadar bir koridor açmak istedi. Ancak, bu çaba Türk devleti ve çetelerinin engellemeleriyle karşılaştı. QSD güçleri, Halep'e 50 kilometre mesafedeki Deyr Hayr ilçesine kadar olan bölgeyi tuttu. Buradan Minbic'e kadar bir savunma hattı oluşturmaya yöneldi. Ayrıca güneyde Rakka'dan suyun diğer tarafına geçerek güneye doğru geniş bir alan ile birlikte Derazor kent merkezi çevresi ile Irak-Suriye arasındaki Ebu Kamal sınır kapısında kontrol sağladı. Qamışlo'daki havaalanı ve rejim kurumlarının bulunduğu bölge ile Hesekê'de rejim güçlerinin bulunduğu geniş alan ve kent yakınında Şam askerlerinin bulunduğu hakim tepe, rejim güçlerinden alındı."

'DAİŞ, HTŞ VE ÖSO SALDIRILARINI DEVRİME YÖNELİK SALDIRI İÇİN İMKANA DÖNÜŞTÜRDÜ'
DAİŞ'in HTŞ ve ÖSO saldırılarının yarattığı siyasi ortamı devrime dönük saldırılar için imkana dönüştürdüğüne dikkat çeken Bahadır, "HTŞ'nin Halep-Şam işgali, bölgedeki kimi Arap aşiretlerini de harekete geçirdi. Sünni Araplar arasında DAİŞ'in hala bir tabanı var. Son aylarda Derazor ve Rakka bölgelerinde QSD güçlerine yönelik saldırılar gerçekleştiren DAİŞ artıkları, bölgede tekrar karmaşa çıkarmaya yöneldi" dedi. Derazor kent merkezini rejim güçlerinden teslim alan QSD güçlerinin, güçlü bir askeri sevkiyat yaparak bölgede hakimiyetini kurduğunu söyleyen Bahadır, "Karşı bir çabaya yönelecek aşiretlere de mesaj vermiş oldu. Bu aşiretler, kent merkezinde olmasa da Mayadin çevresindeki küçük beldeler ve köylerde DAİŞ yada ÖSO yanlısı kimi gösteriler gerçekleştirdi."

'DEVRİM TOPRAKLARINI İŞGAL PLANI PÜSKÜRTÜLDÜ'
Sömürgeci faşist Türk devletinin, iç savaşın yeniden yoğunlaştığı bu çatışmalı ortamı fırsat bilerek, Suriye masasında rol kazanmaya çalıştığını belirten Bahadır, "Rojava devrimini tasfiye etmeyi stratejik bir hedef olarak gören Türk devleti, ÖSO çetelerini harekete geçirdi" dedi. Sömürgeci Türk devleti ve ÖSO çetelerinin  Minbic'e dönük ortak saldırılar yürüttüğünü söyleyen Bahadır, "Şehba'nın işgal edilmesi ve bölgeden çıkmak isteyen halka yönelik saldırıların ardından, Minbic'e yönelik bir işgal saldırısı planlandı. Çeteler, son bir haftadır Minbic'e yönelik saldırılarını artırmıştı ve kara işgali için hazırlıklar yapıyordu. Son 3-4 günde Minbic'in batı ve güney hattında sızma girişimleri boşa çıkarıldı ve çete saldırıları püskürtülmüştü. ÖSO çetesinin yeterli olmayacağı fikriyle, Türk devletinin hava ve topçu desteği ile dün daha kapsamlı bir plan devreye konuldu. 8 Aralık sabahı, Minbic kırsalına üç koldan işgal saldırısı başlatılırken, çetelerin kent içindeki gizli hücreleri harekete geçirildi" dedi.

'HÜCRELER HALKA SİLAH DAĞITTI'
Psikolojik savaş yönteminin de etkin kullanıldığına dikkat çeken Bahadır, "Minbic halkı BAAS rejiminin düşüşünü kutlarken, hücreler halka silah dağıtarak kentte kontrolü sağlamaya kışkırttı ve kent merkezini işgal etmek istedi. Minbic Askeri Meclisi bu girişime sert karşılık verdi ve onlarca çeteci çembere alındı. Çetelerin yayıldığı mahallelerde gece boyunca çatışmalar yaşandı" dedi.

İşgalci Türk devletinin SİHA destekli saldırılar düzenlediğine dikkat çeken Bahadır, QSD güçleriyle çetelerin iç içe çatışmalar yaşadığını kaydetti. Bahadır, QSD'nin bir süre sonra çetelere dönük imha operasyonu başlattığını, yüzlerce çeteci öldürülürken, çatışmaların yer yer halen devam ettiği bölgeler olduğunu söyledi. İşgalci Türk devletinin Rojava devrim topraklarına dönük havadan işgal saldırısı başlattığını da ekleyen Haydar Bahadır, ÖSO eliyle işgal girişiminin başarısız olması üzerine Türk devletine ait savaş uçakları ve SİHA'ların kentte onlarca noktayı bombaladığını söyledi. 

'MİNBİC'İN DÜŞTÜĞÜ İDDİALARIYLA PSİKOLOJİK SAVAŞ ETKİN KULLANILIYOR'
Minbic'in düştüğü iddialarıyla psikolojik savaş argümanlarının etkin kullanıldığını vurgulayan Bahadır Minbic'te ki duruma dair şunları aktardı: "Çetelerin sosyal medya hesaplarından 'Minbic düştü', 'Minbic bizim' şeklinde yapılan paylaşımlar, 9 Aralık öğle saatlerinde kaldırılmaya başlandı. Halep, Hama ve Şam'da olduğu gibi bir saldırı ile kentin düşeceğini sanan çeteler, çembere düşüp büyük bir karşı direnişle karşılaştı ve ağır kayıplar verdi. İlk girişim başarısızlıkla sonuçlandı ancak Türk devletinin işgal isteği sürüyor. Bölgede çok yoğun SİHA hareketliliği de var. Türk devleti ve çeteleri, bugün ise Minbic'in Fırat Nehri'nin doğusuyla bağını kuran köprülere saldırı gerçekleştirdi. Minbic'in kuzeyinden Karakozak Köprüsü'ne, güney hattından ise Tişrin Barajı bölgesine de ilerlemelerine göz yumulan çeteler, QSD güçlerinin pususuna düştü. Bölgede çok sayıda çeteci araçlarıyla birlikte imha edildi. Türk devleti halkı korkutmak ve bölgeyi insansızlaştırmak için katliam saldırılarına girişti. Kobanê ve çevresindeki köylere yoğun obüs atışları gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda Ayn İsa'nın El Mustareha köyünün bombalanması sonucu çoğu aynı aileden 12 kişi katledildi. Türk devleti, Dirbesîyê, Zirgan ve Til Temir hattında da yoğun bombardıman gerçekleştiriyor."

'TÜRK DEVLETİ KÜRT HALKININ KAZANIMLARINI TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR'
Rojava Devrimi, tüm bölge ve dünya halklarına umut ışığı olduğunu söyleyen Haydar Bahadır, "Kuzey ve Doğu Suriye'de kurulan devrimci-demokratik ve kadın özgürlükçü sistem, bölge halklarının da kurtuluşuna kapı araladı. Emperyalistlerin, gerici bölge devletlerinin savaşı her tarafına yaydığı Ortadoğu halklarının, kendi özgürlükleri için bir araya gelmelerini ve sömürgeci faşist iktidarlardan kurtulmasının yolunu gösterdi" dedi. Sömürgeci faşist Türk devletinin Kürt halkının kazanımlarını kendisi için bir beka sorunu olarak gördüğünü belirten Bahadır, Rojava devrimini tasfiye etmeyi amaçladığını söyledi. 

'HALKLARIMIZ DİRENMEKTE KARARLI'
İşgalci Türk devletinin, Suriye'de oluşan yeni kaos sürecini, işgal alanlarını genişletme, Özerk Yönetim'i tasfiye için fırsata dönüştürmeye çalıştığını söyledi. Bahadır, ezilen halkların işgal saldırılarına direndiğini ve özsavunma hazırlıklarını sürdürdüğüne dikkat çekti ve şunları söyledi: "Çete saldırılarıyla birlikte devre dışı bırakıldığı Suriye masasında yeniden yer tutma telaşıyla saldırganlığını artırıyor. Durum ciddi. Kuzey ve Doğu Suriye'de devrime gönül vermiş halklarımız, bu saldırganlığa karşı direnmekte kararlı. Halkımız, özyönetim sistemini korumak ve yeniden topraklarından edilmemek için direnmekten başka yol olmadığını iyi biliyor. Ve topraklarını, kentlerini savunmak için özsavunma hazırlıklarını güçlendiriyor."

'ŞİMDİ TARİHE YAZILACAK DEVRİMCİ HAMLEYİ GERÇEKLEŞTİRME ZAMANI'
Kuzey ve Doğu Suriye Halklarının devrim ordusuna güven duyduğunu söyleyen Bahadır, şöyle devam etti: "OHAL ilan edilen Kuzey ve Doğu Suriye'nin tüm kentlerinde halklar, mahalle nöbetlerine başladı. Halkın devrim ordusuna güveni var ve cephede yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye halkları, devrimi savunmak için göğüs göğüse bir mücadeleye hazır. Minbic'te yaşananlar bunun somut bir göstergesi oldu. Ancak, emperyalistlerin ve başta Türk devleti olmak üzere gerici bölge devletlerinin işgal ve tasfiye planları karşısında dayanışmanın da büyütülmesi çok önemli. Başta Bakurê Kürdistan halkı olmak üzere Kürt halkımız, Türkiyeli işçi ve emekçiler, dünya genelindeki Rojava devriminin dostları da en az Rojava halkları kadar duyarlı ve hareketli olmalı. Devrim güçleri, üzerine düşeni yaparak büyük direniyor. Şimdi sıra devrim savunmasını bölgesel bir halk direnişine dönüştürmenin vakti. Ezilenlerin tarihsel adımı bu hayati direnişle yazılacak. Şimdi, beklemenin değil, tarihe yazılacak devrimci hamleyi gerçekleştirmenin zamanı."