14 Mart 2025 Cuma

Suriyeli gazeteci: Bir soykırımla karşı karşıyayız

Suriye'deki Alevilere yönelik saldırıların boyutlarını aktaran gazeteci Masri, bu şiddetin yalnızca çatışma değil, sistematik bir katliam olduğunu vurguladı.

Suriye'de 8 Aralık 2204'te Esad rejiminin devrilerek başa cihatçı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) çetesinin gelmesinin ardından Alevilere dönük çok sayıda katliam saldırısı gerçekleşti. Son haftalarda yüzlerce sivilin öldüğü, kaçırıldığı, evlerinden sürüldüğü ve sistematik bir şekilde hedef alındığı olaylar yaşandı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman'a göre, saldırıların boyutu resmi olarak açıklanan sayıların çok ötesinde. Gözlemevi, şu ana kadar en az bin sivilin öldürüldüğünü doğruladı, ancak yerel kaynaklar ve mağdur yakınları bu sayının çok daha yüksek olduğunu belirtiyor. Bazı kaynaklara göre ölü sayısı 2 bini aştı.

Görgü tanıklarının ifadelerine ve insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, bu saldırılar yalnızca bireysel çatışmaların veya intikam eylemlerinin bir sonucu değil. Tam aksine, sistematik bir şiddet dalgası olarak değerlendiriliyor. Silahlı gruplar ve bazı devlet yetkililerinin doğrudan veya dolaylı olarak bu sürece dahil olduğu belirtiliyor.

'SİSTEMATİK BİR PLANIN SONUCU'
Özgür Gelecek'e konuşan Suriyeli gazeteci Masri, "Şiddet dalgası, önceki yönetimin destekçilerine yönelik bir misilleme değil. Alevi toplumu, topluca hedef alındı ve amaç binlerce kişiyi öldürmekti. Bu saldırılar, devlet kurumlarının da dahil olduğu sistematik bir planın sonucu" ifadelerini kullandı.

Bu saldırılar sadece kıyı bölgeleriyle sınırlı kalmadı. Hama, Humus ve Sahl el-Gab gibi bölgelerde de Alevilere yönelik hedefli saldırılar gerçekleşti. Masri, bu saldırıların rastgele değil, belirli toplulukları yok etmeye yönelik olduğunu söylüyor.

'KENDİ GÜVENLİKLERİNİ SAĞLAMALARINA İZİN VERİLMİYOR'
Masri'ye göre saldırıya uğrayan Alevi siviller, kendilerini koruma imkanından yoksun. Uzun yıllardır silahlanmalarına izin verilmeyen bu topluluk, saldırılar karşısında savunmasız durumda. Dahası, devlet güçleri tarafından korunmadıkları gibi, saldırıları önlemek için de herhangi bir adım atılmıyor. Masri, "Bu insanlar silahsız. Kendi güvenliklerini sağlamalarına izin verilmiyor. Devlet güçleri onları korumuyor. Aksine, saldırıya uğrayanları eski yönetimin kalıntıları olarak suçlayarak bu durumu meşrulaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Birçok sivilin canını kurtarmak için ormanlık alanlara kaçtığını ancak burada da güvende olmadığını ifade eden Masri, "Onların eline silah alması yasak. Devlet ve silahlı gruplar, sivillerin öz savunmasını bahane ederek onları 'eski rejimin kalıntıları' ilan ediyor. Bu, saldırıları meşrulaştırmak için kullanılan bir bahane. Sonuç olarak, bu insanlar kendilerini savunamıyor ve kaderlerine terk ediliyor" dedi.

'DELİL KARARTILIYOR'
Masri, "Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar katledildi. Bazıları bıçakla öldürüldü, bazıları ise kaçırıldı. Aileler topluca yok edildi. Ortada belgelenmemiş yüzlerce vaka var. Cesetler dağlardan ve denizden toplandı, bazılarının ise toplu mezarlara gömüldüğüne dair bilgiler var" ifadelerini kullandı.

İnternet erişiminin kesildiği, cep telefonlarının toplandığı ve tanıkların susturulmaya çalışıldığı belirtilirken, Masri saldırıların boyutlarını gizlemek için delil karartma faaliyetlerinin yürütüldüğünü söylüyor: "Güvenlik güçleri ve silahlı gruplar, suçun boyutlarını gizlemek için delilleri karartıyor. Toplu mezarlar, tahrif edilen görüntüler, kaybolan cesetler… Gerçek rakamların kamuoyuna yansıtılmasına izin verilmiyor."

'ALEVİLER SİSTEMATİK OLARAK DIŞLANIYOR'
Katliamın yanı sıra, Alevilere ait mülklerin gasp edildiğini ve toplumun sistematik olarak dışlanmaya başladığını da belirten Masri, "Bazı şehirlerde Alevilere ait evler ve iş yerleri yağmalandı. İnsanlar sadece mezheplerinden dolayı işlerinden atılıyor. Çocuklar okullardan uzaklaştırılıyor. Kamusal alanlarda, sokaklarda Alevilere yönelik hakaretler, fiziksel saldırılar yaşanıyor" dedi.

Masri, yaşananların bir insanlık suçu olduğunu ve uluslararası hukuka göre yargılanması gerektiğini savundu: "Bu bir insanlık suçudur. İnsanların mezheplerinden dolayı öldürülmesi, evlerinden sürülmesi, işkence görmesi uluslararası hukuka aykırıdır. Bu suçları işleyenlerin hesap vermesi gerekiyor."

'QSD'YLE YAPILAN ANLAŞMA OLUMLU'
Demokratik Suriye Güçleri ile HTŞ arasında imzalanan mutabakatın olumlu bir gelişme olduğunu ifade eden Masri, "Kürtler örgütlü ve hukuka bağlı bir güç. Onların yönetişim tecrübesi, Suriye'de kurumların inşasına katkı sunabilir. Bu tür anlaşmalar, Suriye'deki tüm toplulukları kapsayacak şekilde genişletilmeli" ifadelerini kullandı.

Aleviler ve diğer azınlıklarla da benzer mutabakatların yapılması gerektiğini savunan Masri, ülkenin geleceği için kapsayıcı bir yönetimin şart olduğunu vurguladı.