Suriye'nin emperyal paylaşımında Türkiye'nin rolü
![](/Uploads/HaberFoto/etha-20250207-atilim205sayi.jpg)
Emperyalistler ve gerici bölge devletlerinin Suriye'deki çözümü halkların lehine ve çıkarına değildir. Bölgenin devrimci, sosyalist, demokratik hareket ve partileri, emperyalist ve gerici bölge devletlerinin halkların aleyhine olan çözümlerine karşı, halkların özgür, eşit ve adil birliğini sağlayacak olan devrimci bir çözüm programı yükseltmelidir. Halkların haklarını güvenceye alan güncel mücadele taleplerini, tüm karşıdevrimci güçlere dayatmalıdır.
Suriye emperyalist devletler ve bölgesel emperyal güçler tarafından açıkça paylaşılıyor. Her biri kendi bölgesel stratejik ajandasını realize etmek için muazzam bir çaba ve ataklık gösteriyor. Bugün Suriye'nin ülke olarak toprak bütünlüğünden sözedilemez. Kuzeyinden sömürgeci Türk burjuva devleti ve güneyinden siyonist İsrail, Suriye'nin belli bölgelerini işgal etmiş durumda. Verili gerçeklik şudur: Suriye'nin ve dolayısıyla bölgenin jeopolitikası emperyalist ve bölge devletleri tarafından değiştirilmiştir ve bu jeopolitik değişim farklı boyutlarıyla devam etmektedir.
Evdeki hesabın çarşıya uymadığı ve HTŞ'li Şam pazarında kıyasıya bir pazarlığın yürüdüğü bir tablo ile karşı karşıyayız. ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ve elbette İsrail bu bölgesel paylaşım kavgasında en etkin güçler olarak öne çıkıyor. 8 Aralık'tan bu yana gelişmelere baktığımızda emperyalist blokun belli başlı devletlerinin henüz HTŞ'nin iktidara siftah dediği andan itibaren bu paylaşımı somut görüşmeler ve anlaşmalarla bağlı ilerletmek istediklerini görüyoruz.
ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye ilk anda ve daha henüz HTŞ terör örgütü yaftası kaldırılmadan Suriye'nin paylaşımını görüşmeye başladılar. O andan bu yana tüm devletler Suriye iktidarında meşrulaştırdıkları ve yeni makbul işbirlikçi HTŞ ile Suriye'nin paylaşımını ve yeniden inşasını görüşüyorlar. Fırsattan istifade anlaşmalar yapmaya çalışıyorlar. Rusya, Hmeymim ve Tartus'taki askeri üslerini korumak için HTŞ ile pazarlığa oturdu. Baas diktatörlüğünü ayakta tutan ana güç olduğunu unutmuşçasına HTŞ ile işbirliği pazarlığı yaptı. Tarihsel olarak SSCB ve Rusya'nın Suriye ile yakın işbirliğinden dem vuran Rusya heyeti, HTŞ ile bu işbirliğini devam ettirmek istediğini ortaya koydu.
Fransa uluslararası bir konferansla Suriye'nin paylaşımına katılmayı amaçlıyor. İsrail, tüm bölgeyi düzleyecek ve düzenleyecek bir bölgesel pratik izliyor. Suriye'de yeni işgal alanları yaratarak bölgeye yayılıyor. Suudi Arabistan, Katar, Körfez devletleri de Şam'daki cihatçı-selefi çetelerin mali finansörleri ve ideolojik destekçileri olarak işbirliği ilişkilerini derinleştirmek istiyorlar.
Verili koşullarda sömürgeci faşist rejimin bölgede ve özel olarak Suriye'de emperyal yayılmacı bir politika izlediği tartışmasızdır. Faşist şeflik rejiminin serdümenliğini yaptığı işbirlikçi Türk burjuva devleti Suriye'de yeni devletin şekillendirilmesinde kendine özel bir rol biçiyor ve bunu ifa etmeye gayret ediyor. Başından beri Suriye'nin paylaşılmasında işgal bölgeleriyle yer alan sömürgeci Türk devleti gelinen aşamada emperyal büyüme ve bölgesel güç olma konumunu güçlendirme yolunda yürüyor.
Ortadoğu'da direniş ekseni olarak rolünü oynayan Şii eksenin dağıtılıp geriletilmesi sonrasında işbirlikçi Türk burjuva devleti Sünni eksen adına yeniden güç toparlamaya ve emperyalizme kendini bir kez daha pazarlamaya çalışıyor. Sömürgeci Türk burjuva devleti Sünni ekseninin toparlanması stratejisi güdüyor. Sünni ekseninin iki bölgesel gücü olan Mısır ve Suudi Arabistan'la ilişkilerini yeniden düzenleyip kuvvetlendirmeye çalışıyor. Suudi Arabistan ve Mısır'dan rol çalan bir inisiyatifle emperyalizmin bölge taşeronluğunda yeni mevziler elde etmeyi amaçlıyor. Sömürgeci Türk burjuva devleti Suriye HTŞ rejimi üzerinden Sünni ekseninin yeniden canlandırılıp kuvvetlendirilmesinin emperyal yayılmada ve Rojava Devriminin tasfiyesinde önemli bir imkan olarak görüyor.
Saray rejiminin propaganda aygıtları ve sözcüleri sömürgeci Türk burjuva devletinin emperyal yayılmacı politikasını meşrulaştırmak için siyonist İsrail'e karşı bir bölge gücü olarak İsrail'i durduracak güç propagandası geliştiriyor. Bu propaganda dosdoğru Misakı Milli ve Kızıl Elma emperyal yayılmacı stratejisi ve pratiğini meşrulaştırmayı amaçlıyor.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin geleceği bu emperyalist paylaşım ve hegemonya, nüfuz paylaşımlarının kesişme kümesinde duruyor. Çok sayıda devlet ve aktörün varlığıyla paylaşım masasında yer aldığı koşullarda çıkarların çatışması kaçınılmazdır. Bu nedenle bölge emperyalist güçlerinden sömürgeci Türk burjuva devleti ile siyonist İsrail, Suriye üzerinde kıyasıya bir rekabet ve hegemonya savaşını sürdürüyor. HTŞ lideri Golani, İsrail'e karşı Türkiye'ye sırtını dayayarak bir dengeleme stratejisi yürütüyor. Kuşkusuz bu dengeleme stratejisi karşılığında sömürgeci Türk burjuva devletine önemli ödünler veriyor.
Ankara'daki görüşmede çok boyutlu pazarlıkların yapıldığını söyleyebiliriz. HTŞ ile süreğen ve sıkı işbirliğinin olgunlaştırdığı gizli anlaşmaların kotarıldığı görülüyor. Faşist şef Erdoğan ve yeni Şam diktatörü Golani'nin görüşmesinde üç ana tema resmi olarak yansıtıldı. Her bir diktatör kendi önceliğine dayalı bir sonuca vurgu yaptı. Faşist şef Erdoğan, bu görüşmede kimse tarafından sır olmayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni tasfiye etmeyi önceledi. Katil Golani ile Suriye'deki Kürt halkının varlığı ve hakları konusunda bir sömürgeciler konsensüsü sağlandığını ve ortak bir strateji belirlendiğini kabul edebiliriz. Sonucu Rojava Devriminin iradesi, İmralı görüşmeleri ve emperyalistlerin tavrıyla ve karşılıklı mücadelesi tarafından belirlenecek olan yeni bir stratejik çerçeve anlaşmasının yapıldığı anlaşılıyor. Erdoğan-Golani arasındaki sömürgeci mutabakatın Rojava Devriminin tasfiye edilerek en geri statü olan kısıtlı kültürel haklar ve belediye özerkliği sınırlarına hapsedilmesini amaçlıyor. Bu aynı zamanda bir müzakere ve yeni bir işgal savaşının zemini oluşturuyor. Dolayısıyla Rojava Devrimi Ankara'da kotarılan sömürgeciler anlaşması gereği HTŞ ve faşist Türk sömürgeciliğinin çifte kuşatması altındadır. HTŞ ile QSD arasındaki görüşme ve sınırlı görüş birliği ve prensip anlaşmalarının bir geçerliliği kalmamıştır. Ankara anlaşmalarıyla QSD ve HTŞ arasındaki görüş birliği ve prensip anlaşmalarının yeni baştan ve yeni müzakere ve mücadeleyle belirlenecektir. QSD Komutanı Mazlum Abdi'nin İmralı'dan açıklama yapılacağı duyurusu, süregiden mücadele ve müzakere sürecinin yeni zemini olacaktır.
Ankara görüşmelerinde sömürgeci Türk burjuva devleti Suriye'de devletin ve rejimin yeniden inşasında kritik rol oynayan ordu konusunda HTŞ ile prensipte anlaştığını varsayabiliriz. Sömürgeci Türk devletinin HTŞ çete grupları içindeki gücü yeni ordunun yapılanmasına yansıyor. Sultan Murad Tugayları çetesinin komutanının yeni ordunun genelkurmay başkanlığına getirilmesi, sömürgeci Türk burjuva devletinin Şam rejimi içindeki dolaysız gücünü gösteriyor. Sömürgeci devletin iki yeni askeri üs ve ordunun SİHA, İHA ve 50 uçakla teçhiz edilmesi teklifinin Golani tarafından emperyalist patronlarından izin alamadığı için kabul edilmediği görülüyor. Bunun yanında temel bir anlaşma başlığı olarak belirlenen Suriye'nin imarı ve ekonomik inşası bağlamında belli anlaşmaların yapıldığını varsayabiliriz.
Golani ise faşist Erdoğan'dan İsrail ile arasında tampon olmasını ve İsrail'in dizginlenmesi için rol almasını talep etti.
Emperyalistler ve gerici bölge devletlerinin Suriye'deki çözümü halkların lehine ve çıkarına değildir. Bölgenin devrimci, sosyalist, demokratik hareket ve partileri, emperyalist ve gerici bölge devletlerinin halkların aleyhine olan çözümlerine karşı, halkların özgür, eşit ve adil birliğini sağlayacak olan devrimci bir çözüm programı yükseltmelidir. Halkların haklarını güvenceye alan güncel mücadele taleplerini, tüm karşıdevrimci güçlere dayatmalıdır. Suriye'de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak varlık hakkını kazanmış olan halkların ortak eseri Rojava Devrimi, tüm Suriye halkları için bir halkçı-demokratik çözüm yolu ve seçeneğidir. Suriye ve tüm Ortadoğu için tek yol halkların birleşik mücadelesiyle yaratılacak olan demokratik Ortadoğu federasyonudur. Rojava Devrimi bunun bir basamağıdır. Bugün Rojava Devrimini sömürgeci Türk burjuva devletine karşı savunmak ve varlık hakkını korumak, tüm Ortadoğu halklarının en önemli ve tarihsel kazanımı olacaktır. Öyleyse emperyalist ve gerici bölge devletlerinin gerici çözümüne karşı halkların halkçı-demokratik çözümünü yükseltelim.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 07 Şubat tarihli 205. sayısında yayımlanan başyazısı.