Tişrîn direnişinde yer alan savaşçıdan mektup
![](/Uploads/HaberFoto/etha-20250113-tisrindirenisi-direnzeryanmektup1.jpeg)
Tişrîn direnişinde YPJ ve QSD'nin işgalci Türk devleti ve ÖSO çetesine karşı sürdürdüğü direnişte yer alan savaşçılardan Diren Zeryan, yaşanan direnişi anlatmak üzere ajansımıza mektup gönderdi. "Direniş notları" başlıklı mektupta, Kobanê direnişinden sonra en güçlü direnişin yaşandığını belirterek, "Elinde silahı olmayanlar çete cenazelerinin üzerinden silahları alarak, savaşın içinde yer aldılar. İspanya'da 'No pasaran' diyen direnişçiler gibi" dedi.
Tişrîn Barajı ve Qereqozak işgalci Türk devleti ve ÖSO çetesine karşı bir ayı aşkındır süren direnişte YPJ ve QSD savaşçıları büyük bir irade savaşı veriyor. Devrim topraklarını, yaşam alanlarını işgalcilere karşı savunan Rojava halkları, her gün bedel ödeyerek direnişi sürdürüyor.
Bu direnişte yer alan savaşçılardan Diren Zeryan, 3 Ocak günü "Direniş notları" başlıklı bir mektup kaleme aldı. Savaş koşulları nedeniyle elimize gecikmeli ulaşan mektubunda Diren Zeryan, gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın ölümsüzleşmesine tanıklık ettiğini söyledi. Diren Zeryan, savaş cephesinde yaşananları anlatmak üzere ajansımıza gönderdiği mektubunda şunları anlattı:
TİŞRÎN DİRENİŞ ALANINDAN NOTLAR
Merhabalar, nasılsınız? Sizleri canı gönülden selamlıyorum. Bizlerin durumu iyi. İlerlemeye çalışan çete gruplarına büyük darbe vuruluyor. Özellikle Tişrîn Barajı etrafında aralıksız çatışmalar sürmekte. Keşif saldırıları ve ağır silahlarla ilerlemeye çalışan çetelere karşı muazzam bir direniş içerisinde olan YPJ ve QSD savaşçıları gelen bütün saldırıları püskürttüğü gibi ilerlemeyi sürdürüyor. Nazım ve Cihan ile görüşme fırsatım oldu. Çok sürmedi birkaç dakika sonra katledildi. Bilinçli olarak hedef alındılar. Bizlere bedenlerini kaldırmak düştü. Mücadelelerini omuzlarımızda yaşatacağız.
Tarih bir kez daha gösterdi ki, onlarca keşif uçağı, savaş uçağı, tankı, topu askeri teknik bakımdan elinde ne varsa üzerimize yağdıran Erdoğan'ın lejyonları onlarca şehit ve yaralıya rağmen işgalci faşist çete gruplarını darmadağın etti. Kobanê direnişinden sonra bu kadar güçlü bir direniş ruhu yaşanmış mıdır; tahmin edemiyorum. Elinde silahı olmayanlar çete cenazelerinin üzerinden silahları alarak, savaşın içinde yer aldılar. İspanya'da "No pasaran" diyen direnişçiler gibi. Amaçları bütün Kuzey ve Doğu Suriye halklarını katletmek, devrim topraklarını talan etmek olan çete artıkları büyük bir duvara çarparak durdu.
Bunlar kitaptan okuduğunuz ya da bir film sahnesinde gördüğünüz şeyler değil, tam olarak gerçek. Bir yandan annelerin "cephedeki çocuklarımız aç kalmasın" diyerek her gün tonlarca yemek yapması, bir yanda şehit cenazelerini hazırlayanlar. Bir yanda bu kahramanca direnişi bütün dünyaya duyurmak için hiçbir saldırıyı umursamadan fedaice emek veren hakikat savaşçısı basın emekçileri. Hepsi de bu savaşın içinde.
İşte budur diyorum; devrimci halk savaşı sadece elde silah cepheye koşmak değil. "İllaki yapacak bir iş vardır" diyerek halkımız dört elle sarılıyor devrimi savunma mücadelesine. Devrimi silahla savunan ve yaratanların yanında konumlanıyorlar. Sokak sokak direniş komitelerinden, lojistikçisine, cephane taşıyanlarına, yaralıları hastaneye yetiştirmeye çalışanlara. Savaşçılar düşmana geçit vermemek için direnirken, bazen de yoldaşının parçalanmış bedenini toplamak zorunda kalıyor. Hepsi gözlerimin önünde.
Şu an duygusallığa yer yok biliyorum. Öfkemi, kinimi nereye yönelteceğimi biliyorum. Tam karşımda çete sürüleri. Maalesef silahın menzili yetmiyor. Bazen intikam için içlerine kadar girip geri çekiliyoruz. Firat suyu bizi korur misali. Firat bize güveniyor, biz Firat'a. Kalp atışlarımızı duyuyoruz birbirimizin. Yaklaştık ha yoldaş, sessiz olun diyoruz birbirimize. Sonra Kale Necip'ten el sallıyoruz. Firat'ın doğusuna doğru. Mecbur kalemizi tekrar yalnız bırakmak zorundayız. Tekrar kimsenin ruhu bile duymadan geri dönüyoruz alanımıza. Birbirimize bakıp gülüyoruz. "Sanki biraz deliyiz" diye. Bu savaşta çok şey var anlatacak. Yarım kalan hayaller, bir an önce çocuklarına kavuşmak isteyen cephede yer alan savaşçılar. Arap, Kürt, Türkmen savaşçılar var. Yani bu savaşta barbarlığa karşı birliktelik var. Öfkenin ve kinin korkuyu nasıl yıktığı var bu savaşta.
Bugünü iyi hatırlıyorum tarih olarak Ahmet ve Firat yoldaşların şehadete ulaştığı gün. Faşist Türk devletinin alçak saldırısı sonrası kızıl komutanların bizlere yüklediği ağır yükün tarihi. Şimdi onlardan devraldığımız silahı Tişrîn'de, Qereqozak'da düşmana yöneltiyoruz. Geçit vermeyerek, bir intikam hamlesine dönüştürüyoruz. Canı gönülden sizlere söz olsun, kanınız yerde kalmayacak. Herkes birer Ahmet, Firat olup; savaş cephelerinde; kazanımlarımızı ve değerlerimizi korumak için düşmana karşı savaşıyor.
Bir kez daha bütün yüreğimle inanıyorum; başaracağız. Savaşın tam ortasında olmanın gururu ve onuru ile yaşamayı dirençle bütünleştirerek zafere kadar partiyle.
3 Ocak 2025