22 Mart 2025 Cumartesi

'Türkiye su fakiri ülkeler arasında'

Türkiye'de giderek artan doğa ve emek sömürüsünün, altın madenciliğinin su ve güvenli gıdaya erişimini olumsuz etkilediğine dikkat çeken İklim Adaleti Koalisyonu, Dünya Su Günü'nde iklim krizi ve kuraklık etkilerinden doğanın, toplumun korunabilmesi için gerekli önlemler merkezi ve yerel yönetimler tarafından alınması gerektiğini kaydetti. 

İklim Adaleti Koalisyonu, 22 Mart Dünya Su Günü'ne ilişkin açıklama yaptı. Türkiye'nin su fakiri ülkeler arasında olduğu belirtilen açıklamada, kurak dönemin başladığı su kaynaklarının yaşamsal önemde olduğu kaydedildi.

'SU KAYNAKLARIMIZ KAMU MÜLKİYETİNDE KALMALI'
Türkiye'de giderek artan doğa ve emek sömürüsünün, altın madenciliğinin su ve güvenli gıdaya erişimi olumsuz etkilediği vurgulanan açıklamada, "İklim krizi derinleştikçe, kuraklık yıllarının suyu olan yeraltı suyu kaynakları giderek daha kritik hale gelecektir. Ormanların, su havzalarının, tarım alanlarının madenciliğe açılması, su kaynaklarındaki özelleştirme uygulamaları, rant alanı olarak görülmesi, yüksek debili yer altı su kaynaklarının şirketlere tahsisi, Kazdağlarında antik adıyla Granikos nehrinin\Kocabaş çayının Cengiz Holdinge tahsisi örneğinde olduğu gibi yüzey sularının da holdinglere tahsisi, iklim krizinin ve ekolojik yıkımın olumsuz etkilerini arttıracaktır. Su havzalarımız, su kaynaklarımız korunmalı, kamu mülkiyetinde kalmalıdır" denildi. 

'SU HAKKI EN TEMEL İNSAN HAKKIDIR, HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR'
Sağlıklı içme suyunun yüzey suyu, baraj suyu olduğu belirtilen açıklamada, "Sağlıklı içme suyunun herkes için erişilebilir olması ve vatandaşa parasız sunulması gereklidir. Merkezi ve yerel yönetimler topluma güvenli, içilebilir ve ekonomik musluk suyu sağlamakla yükümlüdür. Su hizmetlerinin özelleştirilmesi, alınır satılır ve ticari amaçlarla işletilebilir bir kaynak olarak görülmesi kabul edilemez. Su temini, arıtılması, dağıtımı, atık suyun toplanması ve arıtılması genel ve yerel yönetimlerin önemli görevleri arasındadır. Şirketler daha çok kar etsin diye ormanların kesilmesi, sulak alanların kurutulup kirletilmesi, aşırı fosil yakıt tüketimi, vahşi tarımsal sulama, su havzalarında madencilik faaliyetleri, derin kuyularla yer altı su kaynaklarının maden şirketlerine, sanayiye sunulması iklim krizinin etkilerini artırmakta, su potansiyelini azaltmaktadır. Toplumcu, kamucu, halkın ihtiyaçları için su politikaları uygulanmalıdır" vurgusu yapıldı.

SU İÇİN MÜCADELE ÇAĞRISI
Çok sayıda bilimsel çalışmanın küresel ölçekte hem gözlenen hem de öngörülen gelecek dönemler için iklim krizinin derinleştiğini ve kuraklık riskinin arttığını gösterdiğine dikkat çekilen açıklama şöyle devam etti: "Kış aylarında küresel ısınma etkilerinin hissedilir derecede arttığını belirten uzmanlar kış mevsiminin normallerine göre yaklaşık 0 ila 2-2,5 derece daha sıcak geçtiğini söylüyor. Sonbahar ve kış ayları  kurak ve sıcak geçti. Önümüzdeki bahar ve yaz aylarının da 2023 ve 2024'te olduğu gibi kurak geçeceği öngörülüyor. Yeni bir kurak dönemin içindeyiz, kurak yıllar başladı. Toplumcu, kamucu su politikalarıyla su kaynakları kamu yararına kullanılmalı, su havzalarında madencilik yapılması yasaklanmalı, yer altı su kaynaklarının yağmalanması önlenmeli, su kaynaklarında özelleştirme uygulamalarından vaz geçilmelidir. İklim krizi ve kuraklık etkilerinden doğanın, toplumun korunabilmesi için gerekli önlemler merkezi ve yerel yönetimler tarafından alınmalıdır. İklim Adaleti Koalisyonu olarak konunun takipçisi olacağımızı bildirirken, emek, barış, demokrasi örgütlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz."