'Tutsakların özgürlüğü sağlanana kadar mücadele edeceğiz'
DEM Parti İstanbul İl Örgütü, tutsak yakınları, hukuk örgütleri ve insan hakları örgütleri Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi önünde siyasi tutsaklara özgürlük talebiyle eylem yaptı. Eylemde, ağır hasta tutsakların serbest bırakılması, İdare ve Gözlem Kurulları'nın kapatılması, pişmanlık dayatmasına ve tutsaklara dönük sistematik işkenceye son verilmesi çağrısı yapıldı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, tutsak yakınları, hukuk örgütleri ve insan hakları örgütleri, Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi önünde eylem yaparak hasta tutsaklar ve siyasi tutsakların serbest bırakılmasını istedi.
Cadde üzerinde bir araya gelerek "Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük", "Bijî berxwedana zindana", "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek", "Siyasi tutsaklar onurumuzdur", "Tedavi haktır engellenemez ", "Jin jiyan azadî", "Bijî serok Apo" sloganlarını haykıran yüzlerce kişi, Bakırköy Hapishanesi önüne yürüdü.
"Barış ve demokratik toplum için siyasi tutsaklara özgürlük" pankartının taşındığı eylemde, "Ağır hasta mahpuslar derhal tahliye edilsin", "Pişmanlık dayatması kaldırılsın", "İşkence ve kötü muamele son bulsun", "Mahpusların güvenliği ve özgürlüğü keyfi kararlarla ihlal edilmesin", "İnfaz yakmalara son" dövizlere yer aldı. Eylemde kitle "Özgürlüğe ses ver" yazılı tişörtler giydi.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezin Uçar, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Feray Mertoğlu, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu, MATUHAYDER Eşbaşkanı Nurten Karagöz, DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, DEM Parti MYK üyesi Semiha Şahin, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği'nin (ÖHD) de aralarında bulunduğu çok sayıda kurum ve siyasi parti temsilcisinin katıldığı eylemde, ilk olarak DEM Parti İl Eşbaşkanı Arife Çınar söz aldı.
ÇINAR: CEZAEVLERİNDEKİ İNSANLAR ÖZGÜR OLANA KADAR MÜCADELEMİZ SÜRECEK
Türkiye'de yüzün üzerinde hapishane olduğunu ve onbinlerce insanın tutsak olduğunu hatırlatan Çınar, "Bunun nedeni Türkiye'de demokrasi olmamasıdır. Bunun nedeni Türkiye'de yasakların, engellemelerin olmasıdır. Bunun nedeni halkın anadilinde konuşmasının engellenmesidir" dedi.
Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri ve tutsaklara dönük saldırılara da değinen Çınar, bu saldırıların, "süreç"e sıcak bakmayan aklın ürünü olduğunu söyledi. Her şeye rağmen barış dediklerini, müzakere sürecinin ilerletilmesi için çabaladıklarını kaydeden Çınar, "Türkün, Kürdün, Arabın ve cezaevlerindeki insanlar özgür olana kadar bizler mücadelemizi sürdüreceğiz. Tek yol demokratik cumhuriyettir" diye konuştu.
KARAGÖZ: TUTSAKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANANA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ
Ardından söz alan MATUHAYDER Eşbaşkanı Nurten Karagöz, tutsak yakınları olarak hukuksuzluklara sessiz kalmayacaklarını vurguladı. "Hiç kimsenin keyfi uygulamalarla cezaevindeki insanlara ikinci kez bir ceza vermeye hakkı yoktur" diyen Karagöz, tutsakların sağlık hakkı ve özgürlükleri sağlanana kadar mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.
KALIN: SÜREÇTEN SÖZ EDİYORSAK HAPİSHANELERDE DÜZENLEME YAPILSIN
ÖHD İstanbul Şube üyesi Eylem Kalın da, hak ihlalleri konusunda hapishanelerin turnusol kağıdı olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin bu konuda sınıfta kaldığını söyledi. Kalın, "Barış ve demokratik toplum sürecinden söz ediyorsak, bununla ilgili ilk düzenlemelerin yapılacağı yerlerden biri hapishaneler olmalıdır. Ancak hapishanelerdeki hak ihlallerinde hiçbir azalma yoktur" diye konuştu.
'BARIŞ DEDİKLERİ İÇİN CEZAEVİNDELER'
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki de kadınların özgürlük mücadelesi yürüten kadınların, özerk demokratik üniversite isteyen gençlerin, kayyumlara karşı olanların, iktidarın antidemokratik uygulamalarına karşı twit atanların tutsak edildiğini vurguladı. HDP eşbaşkanlarının da tutsak edildiğini hatırlatan Saki, "Onlar, 'Kürt sorunu eşit, demokratik, özgür ve barışçıl şekilde çözülsün' dediler. Bunu dedikleri için cezaevindeler. Biz onların içeriden yükselttiği özgürlük, barış, demokrasi mücadelesinin sesi olmak için buradayız. Yeni bir sürece girdik. Silah bırakmadan sonra ilk yapılması gereken TCK'ya göre de tek bir siyasi tutuklu cezaevinde kalmamalıdır" ifadelerini kullandı. Saki, AİHM ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını da hatırlattı.
Eyleme katılan DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu de, "Devlet bilmeli ki, hiçbir siyasi tutsak asla teslim olmamıştır, asla teslim olmayacaktır" dedi.
Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi önündeki eylemde açıklamayı DEM Parti İstanbul İl Örgütlenme Eş Sözcüsü Ayfer Fatma Çelik okudu.
ÇELİK: TUTSAKLARA SİSTEMATİK İŞKENCE YAPILIYOR
Siyasi tutsaklara dönük hak ihlalleri, işkence, keyfi disiplin cezaları, tutsakların ailelerinden uzak hapishanelere sürgün sevk edilmesi, infazını tamamlayan tutsakların tahliyelerinin, iletişim ve sosyal haklarının, ağır hasta tutsakların tedavilerinin engellenmesi uygulamalarını hatırlatan Çelik, "Hapishanelerde sevkler sırasında çıplak aramalar, fiziki şiddetler, hastanelerde jandarma gözetiminde kelepçeli muayeneler mahpuslara karşı onur kırıcı uygulamalar artarak devam etmektedir" dedi. Kuyu tipi diye adlandırılan Çorlu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde tutsaklara girişte çıplak arama işkencesi yapıldığını, fiziki saldırı yaşandığını aktaran Çelik, işkence ve kötü muamelelere ilişkin suç duyurularının cezasızlıkla sonuçlanmasının fiziki şiddetin sistematikleşmesine neden olduğunu belirtti.
'İDARE VE GÖZLEM KURULLARI KAPATILSIN'
"Mahpuslara yönelen her türlü fiziki müdahale önlenmeli ve bunlara ilişkin etkin soruşturmalar yürütülmelidir" talebini dile getiren Çelik, artan tutsak sayısının ardından gündeme getirilen infaz düzenlemelerindeki eşitsizliklere işaret etti. Siyasi tutsakların bu düzenlemelerin dışında tutulduğunu söyleyen Çelik, İdare ve Gözlem Kurulları'nın da infazını tamamlayan tutsakların serbest bırakılması yönünde kararlar verdiğini hatırlattı. Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini örnekleriyle anlatan Çelik, "Hapishanelerdeki ihlalleri derinleştiren İdare ve Gözlem Kurulları kapatılmalıdır" dedi.
Çelik, tutsaklara dönük "pişmanlık" dayatmasına son verilmesi, hukuka, insan haklarına ve insan onuruna saygılı bir infaz rejimi tesis edilmesi çağrısını da dile getirdi.
'AĞIR HASTA MAHPUSLAR DERHAL TAHLİYE EDİLMELİDİR'
Hasta tutsakların tedavisinin engellendiğini, tahliye edilmeleri yönündeki hastane raporlarının görmezden gelindiğini aktaran Çelik şunları söyledi: "Yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, ağır hasta mahpuslar infaz erteleme talepleri kabul edilerek, derhal tahliye edilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır."
"Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır" çağrısında bulunan Çelik devamında şunları söyledi: "Sayın Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği 'demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması' konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye'nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve sayın Öcalan'ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür.
"Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz."
Konuşmaların ardından kitle uzun süre oturma eylemi yaptı.