Uğurlama töreni, özlenen özgürlük ve faşist ikiyüzlülük
Sırrı Süreyya Önder, 2012'de TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu üyesi olarak, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü döneminde Mamak Hapishanesinde kendisine de işkence yapmış olan Raci Tetik'le yüz yüze gelmeden hemen önce gazetecilerin sorusuna verdiği yanıtta, "Gün gelir, devran döner, sanıkla sorgulayan yer değiştirir" demişti. Tarihin de defalarca doğrulamış olduğu bir söz! Faşist şeflik rejiminin her türlü zulmüne uğrayanlar, bombalarına ve kurşunlarına hedef olanlar, mahkemelerine çıkarılıp zindanlarına atılanlar, keyfi yasaları ve yasaklarıyla kuşatılanlar, talimatlarıyla işinden ve aşından edilenler, tiksinç kibrine ve küstahlığına, tehditlerine ve aşağılamalarına maruz kalanlar, evet gün gelir, bütün bunların hesabını sorarlar.
Bir büyük uğurlama töreni… Sırrı Süreyya Önder musalla taşında. Barış Anneleri, Kürt ezilenleri, DEM Parti kadroları, komünistler ve devrimciler, Türk halkından antifaşistler, ilerici aydınlar ve sanatçılar orada. Sarayın başlıca temsilcileri, saraya kapılanmış sanatçı müsveddeleri, AKP'nin ve MHP'nin faşist yöneticileri, devlet bürokratları, çeşitli burjuva partilerin başkanları da orada.
Bu sıra dışı tabloya İmralı görüşmelerinin, Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nın bir sonucu denilebilir elbette. Yanlış da olmaz. Fakat tablodaki faşist ikiyüzlülük gerçeği eksik kalır.
Sonsuzluğa kanatlanışı sırasında Sırrı'nın yanında Türkiye ve Kürdistan'ın devrimci ve ilerici birikimi saf tuttu. Sokak eyleminden işkencehane ve hapishaneye, inşaat işçiliğinden kamyon şoförlüğüne, sinemacılıktan müzisyenliğe, meclis kürsüsünden direniş alanına, Adıyaman'dan İmralı'ya, halklarımızın bağrında özgürlük mücadelesiyle geçirilmiş onurlu bir ömürdü, özgürlüğe susamış emekçileri ve ezilenleri uğurlama töreninde bir araya getiren.
Peki ya İbrahim Kalın, Efkan Ala, Ömer Çelik, Numan Kurtulmuş, Özlem Zengin, Binali Yıldırım, Celal Adan, cenaze namazında Sırrı için "iyi bilirdik" demekten geri durmayan AKP'li ve MHP'li faşist zevat?
Örneğin, MİT Başkanı İbrahim Kalın şu mesajı yayınladı: "Anadolu'nun bağrından çıkmış bir yüce gönüllüyü, bir akil kişiyi, bir sohbet ehlini, bir dostu, bir güzel insanı kaybettik. İyi, güzel ve doğruya olan inancını hiç kaybetmedi. Terörsüz Türkiye yolunda barış ve kardeşlik için mücadeleden hiç vazgeçmedi. Mekanı cennet olsun."
Biz bu sözleri Erdoğan'ın saraydaki iktidar tekeliyle, burjuva meclisteki AKP-MHP blokuyla, İbrahim Kalınların yönetimiyle geçen son on yılın tartısına koyalım.
Sırrı Süreyya Önder'i Öcalan'ın mesajını Newroz'a taşıdığı için hapis cezasına çarptıran ve zindana kapatan sizsiniz. Televizyonların canlı yayınında bizzat yanınızda metnini okuduğu Dolmabahçe mutabakatını yırtıp atan, partisini "terörle iltisaklı" ilan edip eş genel başkanlarını hapishaneye gönderen sizsiniz. Onu Kobanê davasında tetikçi savcı ve yargıçlarınızın karşısına çıkaran sizsiniz. Ona hakaret üstüne hakaret yağdıran, polise bedeniyle barikat kurduğu Gezi Parkında yanında olanları defalarca yargılayan ve halen hapiste tutan sizsiniz. Muhaliflerinizi "telef etmek"ten bahsetmeniz üzerine uğurlama töreninde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e tokat atan faşist katili azmettiren sizsiniz. Onun karşı çıktığı faşist yasağı parçalamak ve 1 Mayıs'ı Taksim Meydanında kutlamak isteyenlerin önüne daha dün dizginsiz polis terörünü diken sizsiniz. Sırrı'nın uğruna yaşamış olduğu değerlere, yani emekçilerin ve ezilenlerin özgürlüğüne, halkların demokratik barışına, adalete ve eşitliğe, onurlu ve insanca bir yaşam özlemine düşmansınız.
Tayyip Erdoğan'dan İbrahim Kalın'a faşist saray rejiminin şefi ve zevatı, sarayın bilcümle propagandacısı, şimdi Sırrı'ya "barış elçisi" diyerek riyakarca övgüler dizerken, İmralı görüşmelerinin asgari gereği, adil ve demokratik bir barışa giden yolun ilk şartı olarak Öcalan'ın esaret koşullarını değiştirmekte ayak sürüyorsunuz. Derhal kongresini toplayıp fesih kararı almasını istediğiniz PKK'nin üstüne, Medya Savunma Alanlarına her gün binlerce bomba yağdırıyorsunuz. Kürtlerin ulusal varlığını ve kolektif demokratik haklarını inkarda halen rezilce ısrar ediyorsunuz. Rojava'daki birleşik konferansta ortaya konulan Kürt ulusal iradesine, dile getirilen ulusal demokratik statü istemine lanet okuyorsunuz.
Faşist şef Erdoğan ve şürekası, sarayın yalaka medya takımı, şimdi Sırrı'ya "demokrasi savunucusu" diye sahte güzellemeler yaparken, Mart ayaklanmasında meydanları dolduran milyonların demokrasi talebini polisle, mahkemeyle ve hapishaneyle yanıtladığınızın akıllara gelmeyeceğini sanıyorsunuz. Faşist saltanatınıza karşı herhangi bir gösteriye katılmayı, toplantı düzenlemeyi, basın açıklamasını, sosyal medya paylaşımını, gazetecilik faaliyetini, sosyalist siyasi çalışmayı, sendikal örgütlenmeyi faşist yasalar ve yasaklarla zincirleme uğraşınıza bir dakika bile mola vermiyorsunuz. Düzen içi muhalefete dahi tahammül edemiyor, burjuva muhalefet partilerinin liderlerine durmaksızın devlet sopası sallıyorsunuz.
Faşist ikiyüzlülük sizin karakteriniz. Ama nafile! Ne limitsiz devlet terörünüz, ne sömürgeci işgalleriniz, ne kontrgerilla tezgahlarınız, ne küstah tehditleriniz, ne de mide bulandırıcı ikiyüzlülüğünüz faşist saltanatınızı kurtarmaya yeter.
Sırrı Süreyya Önder, 2012'de TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu üyesi olarak, 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğü döneminde Mamak Hapishanesinde kendisine de işkence yapmış olan Raci Tetik'le yüz yüze gelmeden hemen önce gazetecilerin sorusuna verdiği yanıtta, "Gün gelir, devran döner, sanıkla sorgulayan yer değiştirir" demişti. Tarihin de defalarca doğrulamış olduğu bir söz!
Faşist şeflik rejiminin her türlü zulmüne uğrayanlar, bombalarına ve kurşunlarına hedef olanlar, mahkemelerine çıkarılıp zindanlarına atılanlar, keyfi yasaları ve yasaklarıyla kuşatılanlar, talimatlarıyla işinden ve aşından edilenler, tiksinç kibrine ve küstahlığına, tehditlerine ve aşağılamalarına maruz kalanlar, evet gün gelir, bütün bunların hesabını sorarlar. Ahirete kalmayacağı açık olan o sorgulama ve yargılamada, Tayyip Erdoğan'dan İbrahim Kalın'a uzanan bu faşist ikiyüzlülük suçu da mutlaka hakkınca ele alınır.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 9 Mayıs tarihli 218. sayısında yayımlanan başyazısı.