Uluslararası konferansta kadın ve LGBTİ+'ların hapishanelerde yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekildi
Politik Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Konferansının ikinci gününde hapishanelerde kadın ve LGBTİ+ olmak tartışıldı. Gazeteci Edwan Filistinli kadınların kaybedilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi, "İsrail zindanlarında tecavüz var. Ancak bunu açığa çıkartamıyoruz. 7 Ekim sonrasında koşullar daha da ağırlaştı" dedi. DEM Parti milletvekili Otlu da LGBTİ+ tutukluların maruz kaldığı hak ihlallerine dikkat çekti.
Tutsakların Sesi Platformunun Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlediği Politik Tutsaklarla Uluslararası Dayanışma Konferansı ikinci gününde sürüyor. Bugünün ilk oturumunda "Hapishanelerde kadın ve LGBTİ+ olmak" konusu tartışıldı. Bu oturumda, İran, Filistin ve Türkiye-Kürdistan'dan temsilciler konuştu.
'KAYBEDİLME RİSKİ ALTINDALAR'
Filistinli gazeteci Bissan Edwan, cinsel şiddetin Filistinli kadınların günlük yaşamının bir parçası olduğunu belirtti, "Kadın bedenleri, tam bir savaş alanına dönüştürüldü" dedi. 7 Ekim 2023'den itibaren kadın tutsakların sayısının arttığını, daha fazla hedef haline geldiğini söyleyen Edwan, "2023-2025 arasında en 300-350 arasında kadın tutuluyor. 15-20 kadın da idari gözaltında tutuluyor. Yıllarca bu şekilde en temel haklardan bile mahrum bırakılarak tutuluyorlar" dedi.
İsrail'in resmi kayıklarına göre, Gazze'de sadece bir Filistinli kadının gözaltına alındığını, insan hakları örgütlerine göre, onlarca kadın, herhangi bir suçlama olmadan tutulduklarını söyledi. Edwan, şunları söyledi: "Kaybedilme riski altındalar. Haber alınamayan kadınlar var. Ne oldu bu kadınlara? Bilmiyoruz. Enkaz altındalar mı, gözaltında kaybedildiler mi" diye sordu. 7 Ekim sonrasına dair gerçek bilgilere çok zor ulaşabildiklerini söyledi ve ekledi: "Ancak kadınların gözaltına alınması ve tutuklanmasında çok keskin bir yükseliş var." Bissan Edwan, "İsrail zindanlarında tecavüz var. Ancak bunu açığa çıkartamıyoruz. 7 Ekim sonrasında koşullar daha da ağırlaştı" diye konuştu.
'İRAN'DA SON 9 AYDA BİNDEN FAZLA KİŞİ İDAM EDİLDİ'
İran Komünist Partisi'nden Marzi Nazari, İran rejiminin saldırılarının sonuçlarına dair bilgileri paylaştı: "İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, İslam hükümeti İran'da son dokuz aydan kısa sürede binden fazla kişiyi idam etmiştir. İdamlar, tutuklamalar, çağırmalar ve hapislerde Kürdistan diğer bölgelere göre daha büyük paya sahiptir. Bu dönemdeki bin idamın 280'inden fazlası Kürdistan şehirlerinde gerçekleşmiştir. İdam oranı özellikle İran ve İsrail arasındaki on iki günlük savaştan sonra keskin bir şekilde yükselmiştir."
İdam cezalarına karşı siyasi tutsakların başlattığı "Ölüm cezasına karşı salılar" eylemlerine dikkat çekti, "Bu kampanya Şubat 2024'te İran hapishanelerinde bir dizi siyasi tutuklu tarafından başlatılan bir protesto hareketi olarak başlamış ve bugüne kadar devam etmiştir. Şimdi İran'da 50'den fazla hapishaneye yayılmıştır. Kampanya sadece İran'da idamlara ve islam kapitalist sisteminin barbarlığına karşı direniş ve halk muhalefetinin en önemli sembollerinden biri olmakla kalmamış, aynı zamanda toplumun despotizme ve baskıya karşı militan atmosferini güçlendirmede ayırt edici bir rol oynamıştır" dedi.
"İdam, İran'ın İslam kapitalist egemenliğini korumaya hizmet eden örgütlü devlet cinayetidir" diyen Nazari, "Sadece 1988'in kanlı yazının iki ayında suçlu İslam Cumhuriyeti aynı sistemin sahte mahkemelerinden hapis cezası almış 5 binden fazla siyasi tutukluyu idam etmiştir" diye konuştu. İdamla ilgili gerçek rakamlara ulaşmanın da zor olduğuna dikkat çekti, insan hakları örgütlerinin raporlarına göre, 1981'den beri 12 milyondan fazla İranlının hapsedildiğini, bunların 500 binden fazlasının kadın olduğunu belirtti. Bugün de yüzlerce kadının İran hapishanelerinde tutulduğunu belirtti, şunları söyledi: "En uzun süreli tutuklulardan biri 2007'den beri tek bir izin bile almadan hapiste kalan ömür boyu hapis cezalı Kürt siyasi tutuklu Zeinab Jalalian'dır. Ayrıca yıllarca hapis yattıktan sonra serbest bırakılan ancak 12 Aralık Cuma günü birkaç diğer tanınmış aktivistle birlikte bir toplantıya katılırken yeniden tutuklanan Narges Mohammadi, Sepideh Gholian, Hasti Amiri, Pouran Nazemi, Alieh Motalebzadeh gibi kadın aktivistler de vardır."
'REJİM 6 GÜNDE BİN 500'DEN FAZLA KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ'
"Jin, jiyan, azadî" ayaklanması sırasında, İslam rejiminin altı günde bin 500'den fazla kişiyi öldürdüğünü belirten Nazari, "Devlet eliyle Jina Amini'nin öldürülmesinin ardından 2022 kitlesel ayaklanmasından sonra İslam rejimi, ayaklanmanın öncülüğünde yer alan İran'ın militan kadınlarından intikam almak amacıyla binlerce kişiyi tutuklamıştır. Tutuklananların önemli bir kısmı sadece hicab meseleleri veya protestolara katılma nedeniyle sert baskıya uğrayan ve tutuklanan kadın aktivistler ve kadınlardı" dedi.
'İSLAM CUMHURİYETİ KADINLAR İÇİN BİR HAPİSHANEDİR'
Marzi Nazari, şunları söyledi: "İdam ve uzun hapis cezaları da dahil olmak üzere ağır yargı cezalarıyla karşılaştılar. Tanınmış aktivistler arasında Pakhshan Azizi, Warisheh Moradi ve Sharifeh Mohammadi adlı üç işçi ve toplumsal aktivist kadın ölüm cezası almıştır. Neyse ki Warisheh Moradi ve Sharifeh Mohammadi'nin ölüm cezaları yakın zamanda iptal edildi."
"İslam Cumhuriyeti aslında kadınlar için bir hapishanedir" diyen Marzi Nazari, kadınların hapishanelerde de direndiğine dikkat çekti, "Raporlara göre neredeyse seksen kadın siyasi tutuklu barındıran Evin Hapishanesi kadın koğuşu bu yorulmaz direniş ve mücadelenin sembollerinden biri haline gelmiştir. İdamlara Hayır protesto kampanyası tam da bu Evin Hapishanesi kadın koğuşunda başlamış ve şimdi sadece hapishane duvarlarını değil, İran sınırlarını da aşmıştır" dedi.
'İDAM KASITLI BİR DEVLET CİNAYETİDİR'
"İdam kasıtlı devlet cinayetidir" diyen Nazari, şunları söyledi: "İran'da siyasi tutukluların özgürlüğü ve ölüm cezasının kaldırılması talebi, yüzlerce kişinin şimdi İslam Cumhuriyeti hapishanelerinde haksız ölüm cezalarını beklediği bir dönemde işçi hareketinin ve tüm ilerici toplumsal hareketlerin merkezi talebi olmalıdır. İran'ın mücadeleci halkı hapishane kapılarını kırıp tüm tutukluların özgür yürüdüğü gün yakında gelecek." İran rejiminin, kendisine yönelik ABD ve İsrail saldırılarını idamları artırmak için bahane olarak kullandığını vurguladı, "İslam Cumhuriyeti rejimi ile Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail arasındaki savaş ve çatışma şimdiye kadarki politikaların devamıdır ve her iki tarafta da gerici ve kapitalist niteliktedir. İran'ın işçi sınıfı, emekçiler ve özgür halkları mücadelelerini yoğunlaştırmak, sıralarını örgütlemek için daha fazla çaba harcamak ve kitle ayaklanması örgütleyerek İslam Cumhuriyeti rejimini devirmek için ulusal bir önderlik oluşturmaktan başka seçeneğe sahip değildir" dedi.
'HETEROSEKSİST ERKEK EGEMEN DÜZENİ İLK ANDAN İTİBAREN HİSSEDERSİNİZ'
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, 19 Aralık Katliamında ölümsüzleşen kadınları anarak konuşmasına başladı, "Onları asla unutmayacağız, katliamı yapan iktidarı da affetmeyeceğiz" dedi. "Heteroseksist baskıcı rejimin ilk baskısını eviniz basıldığı andan itibaren görüyorsunuz" diyen Otlu, "Hapishane girişinde ilk karşılaştığınız şey, çıplak aramadır. Buna itiraz ettiğiniz andan itibaren fiziksel şiddet, psikolojik şiddet başlıyor. Her yer, kameralarla denetleniyor. Buna da itiraz ettiğiniz zaman da disiplin cezası veriliyor" dedi. Otlu şunları söyledi: "Telefon ve ziyaret görüşmeleri dinlenir, kayıt altına alınır. Kişisel yaşam alanı neredeyse yoktur. Hapishaneler yalnızca fiziki engellerle değil; kurallarla, teknolojik denetimle ve sürekli gözetimle çevrilidir. İç içe geçmiş hapishaneler, adeta bir matruşka gibidir. Bu sistemin arkasındaki zihniyet tanıdıktır. Despot erkeğin 'Ben izin vermeden evden çıkamazsın' dayatması ile despot iktidarın 'Benim çizdiğim sınırlar dışında düşünemezsin' dayatması, aynı zihniyetin ürünüdür. Kapatma, evcilleştirme, denetim…"
'SAĞLIĞA ERİŞİM EN TEMEL SORUN'
Otlu, Silivri Hapishanesinde tutulduğu sırada yaşadıklarını anlattı, "Erkek hapishanesi denilerek, kadınlar olarak tüm taleplerimiz reddedildi" dedi. Sağlığa erişim sorunlarına dikkat çekti, "Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü tutsak Muhabbet Kurt, rahim kanseri olup olmadığını anlamak için doktora gitmek için bir yıl bekledi. Sonunda hastaneye götürüldüğünde rahim kanseri olduğu söylenmiştir" dedi.
"Türkçe bilmeyen mahpuslar açısından tablo daha da ağırdır" diyen Otlu, "Suriye savaşı sonrası sayıları artmıştır. Sağlık sorunlarını anlatamaz, doktorun söylediklerini anlamadan geri dönerler. Mahpusların birbirine refakat etmesi, tercümanlık yapması yasaktır; en ağır hastalarda bile arkadaş refakatine izin verilmez" dedi. Kadınların hijyen ürünlerine ulaşmasının da çok zor olduğunu belirten Otlu, şunları söyledi: "Kadın mahpuslar, tüm bunlara ek olarak jinekolojik sağlık hizmetlerinde özgün sorunlar yaşar. Meme ve rahim ağzı kanseri taramaları yapılmaz. Sadece ciddi bir sorun ortaya çıktığında hastaneye sevk edilirler. Kadın hijyen ürünlerine düzenli erişim ekonomik nedenlerle sınırlıdır; oysa bu ürünler ücretsiz olmalıdır."
DEM Parti İstanbul Milletvekili Çiçek Otlu, anne olan tutsakların durumuna ilişkin şunları söyledi: "Anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocuklar, sistemin en ağır mağdurlarıdır. Fiziki koşullar, yasaklar ve yetişkinlerden ibaret ortam, çocukların bedensel, duygusal ve kişisel gelişimini engeller. Akranlarıyla oynayamayan çocuklara getirilen oyuncakların çoğu yasaklanır. Gıda ve iaşe yetersizdir. F tipi üç kişilik hücrelerde ya anne ya çocuk yerde yatar; beşik yoktur."
Tutsakların hapishanelerdeki ekonomik sorunlarına da dikkat çeken Otlu, "Sincan'da adli kadın tutuklular para kazanabilmek için günde 500 tane minik mantılardan yapıyor. Eğer 500'e ulaşamazsınız, para alamıyorsunuz. Adli tutukluların emeği de sömürülmektedir" dedi. Hapishanelerde adli kadın tutukluların maruz kaldığı cinsel saldırıları dahi açıklayamadığını belirtti.
'TRANSLARIN HAPİSHANELERDE HORMAN TEDAVİLERİ KISITLANIYOR'
LGBTİ+ tutuklu ve hükümlülerin, hapishane deneyimlerinde çok katmanlı hak ihlalleri yaşandığına dikkat çeken Otlu, şöyle konuştu: "Cinsiyet kimliğini değiştirmemiş kişiler, nüfus cüzdanındaki cinsiyete göre hapishaneye yerleştirilir. Bu durum, yalnızlaştırma, ayrımcılık, istismar, cinsel taciz ve tecavüz gibi ciddi sorunları beraberinde getirir. Trans kadınlar ve eşcinsel erkekler, erkek hapishanelerine konulduğunda yapısal ve pratik birçok sorunla karşılaşır. Hapishaneler, heteroseksüel ve cisgender ihtiyaçlarına göre tasarlanmıştır. Trans kadınlar, ihtiyaçlarını karşılayamaz; erkek hapishanelerinin kantinlerinde kadın iç çamaşırı, topuklu ayakkabı, makyaj malzemeleri bulunmaz ve bir sürü temel üründen mahrum bırakılır. Dışarıdan gönderilen kıyafetlere de el konulur, tutsağa verilmez." Hormon ilaçlarına erişimin mümkün olmadığını belirtti, "En kritik sorunlardan biri de cinsiyet uyum sürecidir. Hormon tedavileri kısıtlanır, ameliyatlar yapılmaz ve sonrası bakım sağlanmaz" dedi.
Hapishanenin LGBTİ+ kimliğini kabul etmesi durumunda ise, tek kişilik hücreye koyduklarını ve sürekli disiplin cezaları verildiğini vurguladı, "Böylece hapishanede tutulma süreci uzatılıyor. Örneğin, yedi yıl tutuklu kalan Karanina, 6 bin lira cezasını ödeyemediği için on ay daha hapiste kalmak zorunda bırakılmıştır" diye konuştu. Otlu, "Görüldüğü gibi, ziyaret haklarından sağlık hizmetlerine, cinsiyet uyum sürecine maddi haklara kadar LGBTİ+ ve kadın mahpuslar sistematik olarak ayrımcılığa ve hak ihlallerine maruz kalmaktadır. Bu durumu düzeltmek hem hukuki hem yapısal önlemlerle acilen sağlanmalıdır" dedi.
AVRUPA'DA ARTAN FAŞİZM İLE BİRLİKTE LGBTİ+'LARA YÖNELİK BASKILARA DİKKAT ÇEKİLDİ
Sunumların ardından Yurtsever Demokratik Sosyalist Parti, Tunus'ta İnsan Hakları ve Özgürlüklere Saygı Komitesi adına yapılan konuşmalarda, Filistin ve Tunus'ta tutsakların durumuna dikkat çekti. Pride Rebellion adına yapılan konuşmada, Avrupa'da artan faşizm ile birlikte LGBTİ+'lara yönelik baskıların ve nefret siyasetinin arttığına dikkat çekti. Macaristan'da tutuklanan antifaşist LGBTİ+ Maya'nın durumunu anlattı, "Tecrit, LGBTİ+'lar için norm haline geldi. Kendi cinsiyet kimliklerine uygun koşullar sağlanmıyor. Özellikle siyasi LGBTİ+'lar için baskı ve şiddet daha da artmaktadır" dedi. Maya'nın 40 gün sürdüğü açlık grevinin sonuçları anlatıldı, "Ağır sağlık sorunları yaşamasına rağmen koşulları değiştirilmedi" denildi. Türkiye'deki LGBTİ+'lerle dayanışmayı yükselteceklerini vurguladı.
'BEN KADIN DAYANIŞMASININ BİR PARÇASIYIM'
Kendi hayatını ve çocuğunun hayatını korumak için evli oldu erkeği öldürmek zorunda kalan Yasemin Çakal da söz aldı, "Sadece kadın olduğum için, kendimi ve çocuğumun hayatını koruduğum için 3 yıl hapiste tutuldum" dedi. Kadınlardan ve kadın mücadelesinde güç aldığını ve böylece özgürlüğüne kavuştuğuna belirtti, "Ben kadın dayanışmasının bir parçasıyım. Biz varız ve birlikte güçlüyüz. Jin, jiyan, azadî" dedi.
ETKİNLİĞE HAPİSHANEDEN MESAJLAR GÖNDERİLDİ
Ev hapsinde tutulan SGDF MYK üyesi Simay Ada Kart, video mesajla konferansı selamladı, "Her koşulda, her yerde direnişimiz sürüyor" dedi. Kart mesajında şunları belirtti: "Duvarlar yıkılmak için var. Bu duvarları yıkmak ise örgütlü birleşik mücadelemizi her an kuvvetlendirmekten geçiyor. Bir adım geri atmadan, hep aynı inatla özgürlük için devrim ve sosyalizme duyduğumuz inançla aynı kararlılıkla yürümekten geçiyor. Bizler biliyoruz ki, uzun ve engebeli bir yol bu yürüdüğümüz. Ama sonu muhakkak zafere varıyor. Özgürlüğümüzü söküp almak zafere duyduğumuz inançla birlikte yürümekten, birlikte mücadele etmekten geçiyor."
Manavgat S Tipi Hapishanesinde iki yıldır tek başına çok ağır tecrit koşullarında tutulan Serpil Cabadan gönderdiği yazılı mesajında, "Tüm zorlu, ağır ve baskıcı koşullara rağmen devrimci tutsaklardan devrim umudunu çalamayacaklar" dedi.
31 yıldır rehin tutulan Elif Vural Yaş'ın Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinden gönderdiği mesaj okundu. 30 yıllık müebbet hapis cezasını doldurduğu halde tahliyesi üç kez "pişman olmadığı" gerekçesiyle ertelenen Yaş, şunları belirtti: "Bu sorumlulukla 30 yılın ardından verilen uzatmaların lafını etmeye gerek duymuyorum. Pişmanlık dayatmaları etkisiz kılınmalı. Haklılığımızın, güzel günlere duyulan inancımızın sınırsız coşkusu ve heyecanıyla kucaklıyoruz sizleri. İyi ki varsınız... Devrimciliğimizin sıcaklığıyla selamlarım. Özgür günlerde buluşmak dileğiyle…"
30 yıllık illegal yaşamın ardından tutuklanan RAF üyesi Daniela Klette ile dayanışmak amacıyla oluşturulan komite adına gazeteci Ariane Müller konuştu. Klette'in tutuklanma, hapishanede tutulma koşulları ve yargılama sürecine ilişkin konuştu ve "Klette'nin arkadaşları ve ailesine karşı itirafçılaştırma politikası devreye sokuldu. Maalesef buna karşı politik bir kampanya yürütülemedi" dedi.