18 Aralık 2025 Perşembe

'Yaşam alanlarına, ormanlara, tarım alanlarına, meralara dokunma'

Maden şirketlerinin ve enerji şirketlerinin yoğun ilgisi altında olan Çanakkale için mücadeleye devam eden KazDağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği görülen üç duruşmaya ilişkin açıklama yaptı. Doğanın ve tüm canlıların yararının düşünülmesi gerektiği kaydedildi. 

Çanakkale 2. İdare Mahkemesinde, 17 Aralık günü KazDağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneğinin davacı olduğu 3 duruşma görüldü. Duruşmalara ilişkin Çanakkale Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı.

ÇANAKKALE MADENCİLİK PROJELERİ VE ENERJİ ŞİRKETLERİNİN İLGİ ODAĞINDA
Açıklamayı okuyan Özlem Akkayalı, Çanakkale'nin bir yandan çok sayıda metalik madencilik projelerinin tehdidi altında iken diğer yandan da enerji şirketlerinin yoğun ilgi odağında olduğunu belirtti. Akkayalı, "Çan ve Biga'daki termik enerji santrallarından sonra, 2010'lu yıllardan itibaren de Ayvacık'ta jeotermal enerji santralları (JES) faaliyete başladı. İlk proje olan Babadere JES (MTN AŞ), 2015 yılında açıldı. Arkasından İDA JES (Yerka AŞ), Tuzla JES ( Enda AŞ), Transmark JES (Transmark AŞ) faaliyete başladı. Söz konusu projelerle ve bu projelerle ilgili jeotermal sondajları ve kapasite artışları için davalar da açtık" dedi.

'ÇED OLUMLU KARARININ İPTALİNİ BEKLİYORUZ'
Bakrom AŞ'nin, Assos yakınlarında, Büyükhusun köyünde jeotermal kaynak arama projesi için 2018 yılında ÇED süreci başlattığını ve projeye 2019 yılında "ÇED gerekli değildir" kararı verildiğini anımsatan Akkayalı, "Karar, derneğimizin de aralarında olduğu 122 davacı tarafından dava edildi ve kazanıldı. Şirket daha sonra 2022 yılında yeniden ÇED süreci başlattı, projeye 2024 yılında ÇED olumlu kararı verildi ve karar bu kez yine aralarında Derneğimizin de olduğu 148 davacı tarafından dava edildi. Dava kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi davacılardan, bizlerden yana geldi" ifadelerini kullandı. Akkaya, bu kapsamda görülen duruşmaya ilişkin ÇED olumlu kararının iptalini beklediklerini aktardı. 

'DAVACILARDAN YANA GELEN BİLİRKİŞİ RAPORLARIYLA YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERİLDİ'
Ayvacık köyü Cemaller-Söğütlü köyleri yakınlarında yer alan Ilgardere Rüzgar Enerji Santralı (RES) Projesi davasına ilişkin de konuşan Akkayalı, Or Enerji AŞ tarafından, 2020 yılında 1. Faz için ÇED süreci başlatıldı ve aynı yıl verilen "ÇED gerekli değildir" kararının ardından şirketin 3 adet türbin inşaatını tamamladığını söyledi. Akkayalı, "Şirket daha sonra ilave 5 türbin Faz- II için ÇED süreci başlattı. Mevcut türbinlerin olumsuz etkilerini yaşamaya başlayan köylüler derneğimize ulaşarak destek istedi. Bu süreçten sonra şirketin Faz II ve Faz III projeleri için derneğimiz, köylüler ve Cemaller ve Söğütlü köyleri muhtarlıkları tarafından davalar açıldı. Kazanılan Faz II davası Danıştay'da bozuldu ve yeniden yargılama süreci başladı. Her iki dava için birleşik keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldı. Davacılardan yana gelen bilirkişi raporları doğrultusunda yürütmeyi durdurma kararı verildi" ifadelerini kullandı.

'DAVAYA AÇAMAYACAK HALE GELECEĞİZ'
Yine köylülerin yaşam alanlarının hemen yakınına, tarlalarına, meralarına yapılmak istenen RES projesine karşı ÇED kararlarının iptalini istediklerini söyleyen Akkayalı, "FAZ III için ÇED Olumlu kararı çıkmadan önce şirket bu kez de "Kapasite Artışı" adı ile 4. Proje için 06 Haziran 2024 tarihinde ÇED süreci başlattı ve 15 Ağustos 2024'de ÇED olumlu aldı. Karar yine derneğimiz, köylüler ve muhtarlar tarafından dava edildi. Esas no: 2025/123 olan dava süreci devam ediyor. Ilgardere RES için toplam 4 ayrı ÇED süreci yürütülmüştür.  ÇED Yönetmeliği'nin arkasından dolanarak kısa yollara başvurmak ve bir an önce alana yerleşmek için şirketler projeleri parçalamakta ve ayrı ayrı ÇED süreçleri yürütmekteler. Bu durumda ÇED süreçlerini takip etmek ve her birine ayrı ayrı davalar açmak bizler için oldukça yorucu ve masraflı olmakta. Dava harçları ve bilirkişi ücretlerinin astronomik rakamlara ulaşmış olması hak arama mücadelemizde büyük bir engel olarak karşımıza çıkmakta ve caydırıcı olmaktadır. Çevre davalarının kamu davası sayılarak giderlerinin hazine tarafından karşılanması gereklidir. Aksi durumda artık dava açamayacak hale geleceğiz" dedi. 

'ENERJİ İHTİYACI SAPTANARAK ENERJİ ÜRETİMİ PLANLANMALIDIR'
Enerjide "yeşil dönüşüm" yaklaşımı ile, yenilenebilir enerji sınıflamasında jeotermal enerji santralları ve Rüzgar Enerji Santralları için çok sayıda ruhsat ve lisans verildiğinin altını çizen Akkayalı, şöyle devam etti: "Halkın gerçek enerji ihtiyacına göre değil, şirketlerin karı odaklı bir enerji politikası izlenmektedir. Proje alanları için yer seçimlerinde de son derece hoyratça davranılmakta, tarım alanları, meralar, ormanlık alanlar, köylülerin yaşam alanları gözden çıkartılmakta ve şirketlere peşkeş çekilmektedir. Uzmanların belirttiği gibi ülkemizin halihazırdaki enerji kurulu gücü ihtiyaçtan fazladır. İktidar tarafından, kömürden çıkış planı olmayan ve sermayeye daha fazla kazanç sağlayan, hiçbir kamu yararı olmayan bir enerji politikası yürütülmektedir. Oysa öncelikle enerji tasarrufu yaklaşımı benimsenmeli, kayıp kaçaklar önlenmeli, gerçek enerji ihtiyacı saptanarak enerji üretimi planlanmalıdır. Enerji santrallarının yer seçimlerinde de son derece dikkatli olunarak doğanın ve tüm canlıların yararı gözetilmelidir."

Akkayalı, sözlerini şu sloganlarla sonlandırdı: "Rant için değil halk için enerji. Yaşam alanlarına, ormanlara, tarım alanlarına, meralara dokunma. Havama, suyuma, toprağıma dokunma."