9 Mart 2025 Pazar

Yeni yol kavşağında politik tutum ve görevlerimiz

Bugün önümüze sıralanan Kürt ulusunun yakıcılaşan politik talepleridir. Faşist devletin adım atıp atmayacağı beklenip izlenmesi gereken bir süreç değildir. Tam da bu uğrakta Kürt halkı ve batıdaki emekçi sol güçler devlet üzerinde politik basınç oluşturmalı, mücadeleyi adil, onurlu, demokratik barış yönünde geliştirmeli ve devleti adım atmaya zorlamalıdır. Devletin ateşkes ilan etmesi, Abdullah Öcalan ve tüm politik tutsakların serbest bırakılması, Kürt ulusunun varlığını ve anadilde eğitim hakkını anayasal ve yasal düzeyde kabul etmesi, TMK'nın kaldırılması talepleriyle birleşik mücadele yükseltilmelidir.

1 Ekim 2024 tarihinde TBMM'de başlayan siyasal konjonktür, 27 Şubat 2025'te Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla yeni bir boyuta sıçradı ve yeni bir süreç başladı. Olgunlaştırılan bir sürecin akabinde beklendiği ve öngörüldüğü gibi Abdullah Öcalan, PKK'nin kendini feshetmesi ve silah bırakması tarihi açıklamasını yaptı. PKK önderliği bu çağrıya anında yanıt verdi. Çağrıya uyacağını ve ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. Yüksek bir hız ve yoğunlukla akan bütün bu olup-biten gelişmeler ve toplam olgular bize sarih biçimde şunu söylemektedir: Kürt özgürlük hareketi bir kez daha yeni bir yol kavşağına gelmiş ve kendine yeni bir yol belirlemiştir.

Hiç kuşkusuz Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısı ve sunduğu yeni stratejik yol haritası günümüzün dünya ve bölge koşullarının siyasal analizine yaslanıyor. Özellikle Bakurê Kürdistan'daki gerilla savaşının stratejik denge ve yenişememe durumunu aşamaması, bölgedeki gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni stratejik koşullar ve ihtiyaçlar, Rojava Devrimi gerçeği ve varlık hakkını koruma, Suriye'nin paylaşımı ve Kürt ulusunun Rojava'da karşı karşıya olduğu devrimci olanaklar ve riskler; Kürt özgürlük hareketinin bu stratejik hamleyi yapmasının arka planını oluşturuyor. Başka bir anlatımla Kürt özgürlük hareketi bu dünyasal ve bölgesel durumda yarım asra değen büyük bir mücadele ve büyük bedellerle elde ettiği kazanımlarını güvenceleme ve koruma bilinciyle bir geri adım atarak siyasal özne konumunu ve varlık hakkını yeni koşullarda sürdürmek istiyor. Burada stratejik önceliğin Rojava olduğu görülüyor. Bu konuda elbette daha kapsamlı ve derinlikli siyasal değerlendirmeler ve saptamalar yapılabilir. Fakat somut durumun somut analizinin Abdullah Öcalan ve PKK tarafından bu bağlamda yapıldığı yeterince açık ve olgularıyla verilidir.

Öcalan'ın 27 Şubat manifestosu PKK'nin kendini feshetmesi ve bütün grupların silah bırakması çağrısına göre kurgulanmıştır. Çağrının yegane amacı, Abdullah Öcalan'ın yeni tezi olan silahlı mücadelenin artık anlamsızlaştığını söylemek ve yeni bir stratejik dönüşümün gerekliliğini kanıtlamaktır. Başka deyişle çağrının asıl amacı silah bırakmayı teorik ve politik açıdan gerekçelendirmektir. Bu hiç kuşkusuz Kürt özgürlük hareketi bakımından yeni bir varlık biçimine geçiş anlamına gelmektedir.

PKK, ulusal demokratik programını, reformcu programını hayata geçirmek için uzun bir dönemdir silahlı mücadeleyi devrimci bir araç olarak devrede tutuyordu. Gelinen aşamada silahlı mücadeleyi devreden çıkartıyor. Ulusal demokratik programın devrimci bir yoldan zorlanmasının en temel ve başat politik ve askeri araçlarından vazgeçiyor. Devrimci araçlarla güvencelenen ve kuvvetlendirilen demokratik ulusal program mücadelesinin yerine salt demokratik mücadele araçları ve biçimlerini ikame etmeyi benimsiyor. Kürt özgürlük hareketi yoluna demokratik dönüşümle ve bunun gerektirdiği barışçıl siyasal mücadele biçim ve araçlar toplamıyla; Kürt halkının son yarım asra yakın PKK önderlikli birikim ve kazanımlarıyla devam edeceğini söylüyor.

Hangi yöntemlerle mücadeleyi sürdüreceği, şu veya bu durumda mücadele yöntemlerini değiştirip değiştirmeme karar ve yetkisi, elbette ulusal özgürlük mücadelesi yürüten parti ve güçlere aittir. Devrimci sosyalistler, her somut durumda ulusal özgürlük hareketlerinin bu tür stratejik ve taktik adımlarını koşulların analizi, yerindeliği, gerekliliği açısından değerlendirir. Sorumlu ve yoldaşça eleştiriler, uyarılar yapar. Fakat ulusal özgürlük mücadelesi yürüten partilerin bu kararlarını ve iradesini saygıyla karşılar ve kendi programını, siyasetini realize etmeye çalışır.

A. Öcalan'ın çağrısı tarihsel önemde ve stratejik nitelikte bir çağrıdır. Her şeyden önce bu çağrı Bakurê Kürdistan devriminin bir dönemini kapatıyor ve yeni bir dönemi açıyor. Durumu tarihsel kılan yalnızca çağrının içeriği değil, Kürt sorunu gibi yüz yılı aşan bir sorunun kendisidir. Yarım yüz yıllık dönemde öncelikle Bakurê Kürdistan'da Kürt ulusal özgürlük mücadelesine, giderek de dört parça Kürdistan'ın bütünündeki mücadeleye damgasını vuran "PKK'nin kendisini feshetmesi" ve "tüm grupların silah bırakması" çağrısı, kuşkusuz bu nedenle tarihsel önemde ve stratejik nitelikte bir gerçekliktir. PKK, Kürt halkının inkarcı sömürgeciliğe karşı yürüttüğü haklı ve meşru mücadelenin örgütleyicisi ve önderi oldu. Bu yarım yüzyıllık mücadele diliminde Kürt halkının, ulusal özgürlük bilinci ve örgütlenmesi, uluslaşması alanlarında muazzam atılımlar yaptı. İnkarcı sömürgeciliğe karşı gerillanın silahlı mücadelesi haklı ve meşru olduğu gibi Bakurê Kürdistan'daki temel kazanımların da öncüsü ve motoru oldu.

Abdullah Öcalan'ın çağrısı Kürt ulusal özgürlük mücadelesi açısından olduğu gibi Türkiye açısından da yeni bir süreç anlamına geliyor. Başlayan ve tek yanlı adımlarla ilerleyen bu sürecin nasıl ilerleyeceği ve ne tür sonuçlar doğuracağını söylemek için henüz yeterli veri ve esaslı karineler oluşmamıştır. Kürt özgürlük hareketi tek taraflı olarak iradesini ortaya koyuyor ve süreci demokratik mücadele doğrultusunda ilerletme gayreti gösteriyor. Faşist saray rejiminin şefi ise hala tehditler ve psikolojik savaş araçlarıyla süreci götürmeye çalışıyor. PKK'nin ilan ettiği ateşkesi savaş saldırılarıyla boşa çıkarma yolundan yürüyor. Sürecin baş aktörü faşist Devlet Bahçeli ise Kürt halkının destek ve teveccühünü almak, başlattığı sürecin arkasında olduğunu göstermek için Kürt siyasetçilerle telefon diyalogları yapıyor. Dolayısıyla devlet cephesinde yeni bir pozisyon alış ve atılan adımlara karşılık verme, Kürt demokratik hareketinin beklediği 'siyasi ve hukuki adımları atma' konusunda en ufak bir kıpırdanma bulunmuyor.

Çağrıdaki değerlendirmeler, devrimci sosyalistler tarafından ve tüm emekçi sol hareket açısından bir bütün olarak tartışmaya açıktır. Nitekim tüm emekçi sol hareket bu konuda fikrini ve sözünü söylemektedir. Eleştirel tutumlar ve olumlamalar, kaygılar ve uyarılar yapılmaktadır, destekler sunulmaktadır. Çağrı metnindeki temel tezler, dönem analizi, mücadele araç ve biçimleri, sosyalizm deneyimleri ve daha pek çok konudaki değerlendirmeler kesin olarak tartışmayı ve eleştiriyi hak etmektedir. Hiç kuşkusuz bu bağlamda bir ideolojik, teorik ve politik karşılıklı tartışma ve eleştiri önümüzdeki süreçte kendi mecralarında gelişip yoğunlaşacaktır.

Emekçi sol hareket şovenizme ve sosyal şovenizme savrulmadan, Kürt ulusunun haklarının mücadelesi ve talepleriyle buluşan bir mücadele geliştirme sorumluluğu ve göreviyle karşı karşıyadır. Diğer yandan verili olarak Kürt demokratik hareketiyle faşizme karşı politik özgürlük kavgası birleşik mücadele zemin ve araçlarıyla yürüyüşünü sürdürecektir, sürdürmelidir. İşçi sınıfı ve tüm ezilenlerin faşizme karşı mücadele birliği her düzeyde tahkim edilip geliştirilmelidir. Bugün önümüze sıralanan Kürt ulusunun yakıcılaşan politik talepleridir. Faşist devletin adım atıp atmayacağı beklenip izlenmesi gereken bir süreç değildir. Tam da bu uğrakta Kürt halkı ve batıdaki emekçi sol güçler devlet üzerinde politik basınç oluşturmalı, mücadeleyi adil, onurlu, demokratik barış yönünde geliştirmeli ve devleti adım atmaya zorlamalıdır. Devletin ateşkes ilan etmesi, Abdullah Öcalan ve tüm politik tutsakların serbest bırakılması, Kürt ulusunun varlığını ve anadilde eğitim hakkını anayasal ve yasal düzeyde kabul etmesi, TMK'nın kaldırılması talepleriyle birleşik mücadele yükseltilmelidir.

Her şeyi belirleyen mücadeledir. Öyleyse salt eleştiriyle oyalanmadan, duruma seyirci olmadan halklarımızın birleşik mücadelesiyle faşizmin üstüne yürüyelim ve politik özgürlük mücadelesini yükseltelim.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 07 Mart tarihli 209. sayısında yayımlanan başyazısı.