17 Eylül 2025 Çarşamba

Zeynep Öter yazdı | AKP DAİŞ'le ortaklığının hesabını verecek mi

Çünkü yüzleşme bir dönemin gerçekleriyle hesaplaşmayı ifade ediyor. Aynı zamanda bugünü ve yarını inşa etmek, eşit, özgür bir yaşamın adımını atmak anlamı taşıyor. Amed, Suruç, Ankara, Antep, İstiklal Caddesi, Sultanahmet, havalimanı katliamlarıyla yüzleşmeden, sorumlular yargılanmadan gerçek bir adaletten söz edilemez.

Faşist Erdoğan iktidarını sağlamlaştırmak için DAİŞ eliyle Türkiye'de katliamlar serisi başlattı. 2015-2016 yılları arasında DAİŞ 6 katliam gerçekleştirdi.

Tarih yaprakları 2012 yılını gösterdiğinde, ezilenlerin sömürgeci faşizme karşı politik özgürlüğü için tarihi bir adım atıldı. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) kuruldu. Tek adam iktidarını kurma çalışmalarına başlayan Erdoğan, ilk andan itibaren HDP'yi ezeli rakibi ilan etti.

AMED HAZİRAN KATLİAMI
Antep'te 7 Haziran seçimleri öncesi katıldığı bir törende, "400 milletvekili verin ve bu iş huzur içinde çözülsün" tehdidinde bulundu. Seçimler sürecinde sayısız saldırı, engelleme gerçekleşti. 2014 yılında Kobanê'ye yönelik saldırısıyla gündemimize giren, sayısız savaş ve insanlık suçu işleyen DAİŞ, 5 Haziran'da HDP'nin Amed mitingine bombalı saldırı düzenledi. 5 kişi katledildi, 400'ün üzerinde kişi yaralandı.

Tarihi 7 Haziran seçimleri Erdoğan'a büyük yenilgi yaşattı. Tabiri caizse başkanlık rejimi, tek adam diktatörlüğü hevesleri o gün için hayal oldu. Erdoğan yenilgisinin intikamını DAİŞ'le işbirliği yaparak halklar üzerine bombalar yağdırmakla almaya girişti. 2014 yılında MGK'da alınan çöktürme planının uygulanmasına 20 Temmuz 2015 Suruç katliamıyla başlandı.

20 TEMMUZ SURUÇ KATLİAMI
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) çağrısıyla "Kobanê'yi yeniden inşa kampanyası" kapsamında sınırı geçmek için Urfa'nın Suruç ilçesinde bulunan Amara Kültür Merkezinde bekleyen yüzlerce kişi DAİŞ'in canlı bomba saldırısına uğradı. Devlet-DAİŞ-MİT ortaklığında gerçekleşen bu katliamda 33 düş yolcusu ölümsüzleşti, yüzlerce kişi yaralandı.

Katliam saldırısını üzerindeki bombaları patlatarak gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz, hakkında MİT raporu olmasına ve aranmasına rağmen elini kolunu sallayarak Amara Kültür Merkezi'nin bahçesine kadar geldi ve bu katliamı gerçekleştirdi.

Suruç katliamının hesabını sormak için halklar sokaklara döküldü. Saray, savaşının ilk hamlesi olan Suruç katliamıyla beklediği sonucu elde edemeyince tüm zor aygıtlarını devreye soktu. 2009 yılında Oslo görüşmeleriyle temeli atılan ve adına "çözüm/müzakere süreci" denilen süreç, 29 Temmuz'da Erdoğan tarafından sonlandırıldı. Haziran seçimleri iptal edildi, 1 Kasım'da yeniden seçim yapılacağı duyuruldu.

10 EKİM ANKARA KATLİAMI
Suruç katliamının ardından 10 Ekim'de DİSK, KESK, TTB, TMMOB tarafından Ankara'da düzenlenen mitingde DAİŞ tarafından iki canlı bomba saldırısı gerçekleştirildi. Katliam saldırısını gerçekleştirenlerden biri Suruç'ta kendini patlatan Abdurrahman Alagöz'ün ağabeyi Yunus Emre Alagöz'dü. 104 kişi ölümsüzleşti, 500'ten fazla kişi yaralandı. Katliamın ardından günler süren eylemler gerçekleşti, cenazeler görkemli şekilde uğurlandı. Halklar bir kez daha sokaktan çekilmedi.

SULTANAHMET'TE 14 KİŞİ KATLEDİLDİ
1 Kasım seçim çalışmaları bu politik atmosferde yürütüldü. İktidar seçimleri kazandı, ancak saldırılar devam etti. Ev baskınlarında infazlar, sokak ortasında işkenceler, kaçırmalar, ajanlık ve itirafçılık dayatması ve Kürdistan'da uygulanan özel savaş politikaları... Bunlar yaşanırken DAİŞ saldırılarını sürdürdü, İstanbul'da 2016 yılının Ocak ayında Sultanahmet Meydanında DAİŞ'in düzenlediği canlı bomba saldırısında 14 kişi katledildi, 11 kişi yaralandı.

ATATÜRK HAVALİMANI KATLİAMI
İstanbul'daki Atatürk Havalimanı'nda 28 Haziran 2016'da silahlı ve bombalı saldırı düzenlendi. 42 kişi katledildi.

ANTEP DÜĞÜN KATLİAMI
Ağustos 2016'da Antep'te sokakta düzenlenen bir düğüne DAİŞ tarafından canlı bomba saldırısı düzenlendi, çoğunluğu çocuk 59 kişi katledildi, 100'e yakın kişi yaralandı.

İSTİKLAL CADDESİ KATLİAMI
Mart 2016'da yine İstanbul'da İstiklal Caddesinde DAİŞ tarafından canlı bomba saldırısı düzenlendi. 5 kişi katledildi. Saldırının gerçekleştiği gün Cumartesi Anneleri'nin 573. oturumu gerçekleşecekti.

DAİŞ'in Türkiye'deki son saldırısı 2017 yılında İstanbul'daki Reina isimli gece kulübüne düzenlediği silahlı saldırı oldu. Yılbaşı akşamı düzenlenen bu saldırıda 29 kişi katledildi, 70 kişi yaralandı.

DAVALAR CEZASIZLIK POLİTİKASIYLA YÜRÜTÜLDÜ
Amed, Suruç, Ankara, Antep katliamları davası cezasızlık politikasıyla yürütüldü. 2014 yılında DAİŞ'i "bir avuç öfkeli genç" diyerek savunan dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 10 Ekim katliamının ardından, "Türkiye'de intihar eylemi yapabilecek kişilerin listesi var" dedi, "Eylem yapmadan engel olamadıklarını" öne sürerek, katliam serilerinin önünü nasıl açtıklarını itiraf etti. Davutoğlu, işledikleri suçları AKP'den istifa edip Gelecek Partisi'ni kurduktan sonra şu sözlerle itiraf etmişti: "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olacaktır." DAİŞ'in gerçekleştirdiği katliam saldırılarına ilişkin davaların hiçbirinde, talep edilmesine rağmen Davutoğlu ne sanık ne de tanık olarak dinlenmedi.

FİRARİ SANIKLARIN YERİ TESPİT EDİLDİ AMA YAKALANMADI
Katliam davalarının avukatları iğneyle kuyu kazarcasına, savcılığın bulması gereken delilleri bularak dava dosyasına ekledi. Örneğin, DAİŞ'in yöneticisi ve Türkiye sorumlusu İlhami Bali kırmızı kodla "aranır" durumdayken Konya'da devlet hastanesinde tedavi gördü, ancak ne hikmetse yakalan(a)madı. Suruç katliamı ve Ankara katliamı davasının firari sanıklarından Deniz Büyükçelebi'nin Türkiye'nin kontrolündeki İdlib'de bir hapishanede olduğu yine dava avukatları tarafından ortaya çıkarıldı. Fakat Suruç katliamı davasında Büyükçelebi'nin öldüğünü iddia eden ve DAİŞ'in içinde dolaylı da olsa bulunduğunu itiraf eden Şengül Büyükçelebi tüm ısrarlara rağmen sanık olarak değil tanık olarak dinlendi.

DAİŞ'LİLERİ SURİYE'DEKİ KAMPLARA GÖNDEREN GÖK TAHLİYE EDİLDİ
Amed katliamı davasında yargılananlardan Burhan Gök'ün, faillerden Orhan Gönder ve Mustafa Kılınç'ı Antep'te bir dairede sakladığı, ayrıca DAİŞ'lileri Suriye'deki kamplara gönderdiği yine avukatlar tarafından ortaya çıkarıldı. Gök buna rağmen 2018 yılında görülen 6. duruşmada tahliye edildi. Aynı mahkemede "görevi kötüye kullanma" suçundan yargılanan 19 polis hakkında beraat kararı verildi.

POLİS DAVARCI MİT VE DAİŞ ORTAKLIĞINI AÇIKLADI 
Aynı yıl Suruç katliamı sonrası terörle mücadele ve asayiş birimlerinden sorumlu polisler Ali Koçak ve Ahmet Oğuz Davarcı'nın görevi ihmalden yargılamasına başlandı. Davarcı'nın, "Bize gelene kadar Adıyaman, Antep, Urfa istihbaratları var. MİT'ten bahsetmiyorum bile. Söylediğimde sana ne MİT'ten diyorlar" sözleriyle DAİŞ-MİT ortaklığını açıkladı. Şüphesiz Davarcı en az cezayı alabilmek adına çalışma arkadaşlarını ele verdi. Fakat mahkeme heyeti bu bilgileri duymazdan geldi.

TOPLUMSAL ADALET
Adalet arayanların şüphesiz burjuva mahkemelerden beklentisi olmadı hiçbir zaman. Bu davalarda defalarca devlet ve DAİŞ'in ortaklığı ortaya çıkarıldı. Emri verenleri korumak için katliam davalarının birkaç kişiye ceza verilerek kapatılmasının önüne geçilmek istendi. Yürütülen adalet mücadelesi sadece faillerin ceza almasını sağlamak değil, aynı zamanda ölümsüzleşenlere bir saygı ve toplumsal adaletin sağlanmasının önünü açmak içindi. Bunun gerçekleşmesinin tek yolu da hakikat, yüzleşme ve adalet.

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihli çağrısının ardından bir süreç başlatıldı. Süreç kapsamında Meclis'te komisyon kuruldu ve beklendiği üzere gündemine bu katliamları almadı. Devlet bir kez daha katliamın sorumlularının yargılanmasını istemedi, zira bu katliamların faili kendisiydi.

Sürecin en önemli taleplerinden biri hakikat, adalet ve yüzleşme. Çünkü yüzleşme bir dönemin gerçekleriyle hesaplaşmayı ifade ediyor. Aynı zamanda bugünü ve yarını inşa etmek, eşit, özgür bir yaşamın adımını atmak anlamı taşıyor. Amed, Suruç, Ankara, Antep, İstiklal Caddesi, Sultanahmet, havalimanı katliamlarıyla yüzleşmeden, sorumlular yargılanmadan gerçek bir adaletten söz edilemez. Halklarımıza karşı tetiği çekenden emri verene kadar tüm sorumluların yargılanması için ve en önemlisi bir daha katliamlar yaşanmaması için elzem olan şey halkların birleşik adalet mücadelesidir.