Zilan İbrahim yazdı | Êzidî soykırımı, Ortadoğu'da emperyalist müdahale ve birleşik devrim ihtiyacı

3 Ağustos Êzidî katliamı, emperyalizmin ve bölge gericiliğinin halklara uyguladığı vahşetin somut örneğidir. Ancak halkların örgütlenmesi, kadın özgürlük mücadelesi ve demokratik federasyon programı karanlığı aşmanın yolunu göstermektedir.
Ortadoğu, son yüzyılda emperyalist müdahalelerle şekillendirilmiş, mezhepçi ve etnik ayrımlar üzerinden kontrol edilmek istenen bir bölge olarak ezilen halkların en ağır bedelleri ödediği coğrafyadır. Bu süreçte yaşanan örneklerden biri, 3 Ağustos 2014 tarihinde Irak'ın Şengal bölgesinde Êzidî halkına yönelik gerçekleştirilen katliamdır. DAİŞ'in Şengal'de gerçekleştirdiği soykırım, sadece Êzidî halkının varlığına dönük mezhepçi ve etnik temelli bir saldırı değil, aynı zamanda Ortadoğu'daki sömürgeci emperyalist sistemin bölge halkları üzerindeki tahakkümünün sınıfsal bir tezahürüdür.
ÊZİDÎ HALKI VE TARİHSEL FERMANLAR
Êzidîler, Mezopotamya'nın kadim halklarından biri olup yüzyıllardır hem etnik hem de dini kimliklerinden ötürü hedef alınmışlardır. Êzidîler, faşist Türk devletinin ortaklığıyla, Barzani işbirliğiyle (Barzani yönetimi, peşmerge güçlerini Şengal'den geri çekerek/kaçarak kendi halkını savunmadı) DAİŞ tarafından gerçekleştirilen 74. fermanı yaşadılar. 74. ferman, Êzidîlerin yaşadığı en vahşi, en katliamcı, en kapsamlı ve en örgütlü olanıydı.
Katliamlar özellikle kadınlara yönelik en alçak biçimde yapıldı. Tecavüz edilen, zincire vurulan, kafeslere konulan Êzidî kadınları köle pazarlarında satıldı. Dünyanın gözleri önüne serilen bu gerçeklikten sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, Êzidî halkına yapılan saldırıyı 2016 yılında soykırım olarak tanıdı. Êzidî Kurtarma Ofisi'ne göre; 5 bin kişi öldürüldü, 10 bin kişi kaçırıldı; 2 bin 693 kişi hala kayıptır. Ayrıca Şengal'in özgürleştirilmesinden sora toplu mezarlar ortaya çıkarıldı.
EMPERYALİST STRATEJİ VE BÖLGE GERİCİLİĞİ
Ortadoğu'daki çatışmaların temelinde, emperyalist kapitalist sistemin bölge üzerindeki hakimiyet mücadelesi vardır. ABD, Rusya, AB gibi küresel güçler, bölgesel gerici, faşist diktatörlükler (Suudi Arabistan, Türkiye, İran, İsrail vb.) ile enerji kaynaklarını, ulaşım hatlarını ve stratejik alanları kontrol etmek istemektedir.
ABD bu stratejiye bağlı olarak 2003 yılında Irak'ı işgal etti, Ortadoğu'daki dengeleri sarsarak yeni durum oluşturdu. Bu durum, DAİŞ gibi politik islamcı faşist çetelerin palazlanmasına zemin sundu. DAİŞ gibi faşist cihadist çeteler bu hegemonya mücadelesinin kanlı bir aracı olarak kullanıldı, kullanılıyor. Bölge halklarının özgürlük talepleri bu şekilde bastırılmakta, mezhepçi ve etnik nefret siyasetiyle halklar karşı karşıya getirilmektedir.
Emperyalizm ve bölge gerici devletleri, halkların birliğini engellemek için mezhepçiliği, ırkçılığı ve dinsel ayrımları kışkırtmaktadır. Devlet ve sınıflı toplumların tarihi zaten bunun sayısız yaşanmışlığıyla doludur.
ÊZİDÎ KADIN HAREKETİ: DİRENİŞİN ÖNCÜ GÜCÜ
Katliamdan sonra Êzidî kadınlar yalnızca mağduriyetin öznesi olmadılar, aynı zamanda örgütlü bir direnişin kurucuları oldular. Êzidî Özgür Kadın Hareketi (TAJÊ), Êzidî kadınların kurumsal politik örgütlenmesinin temel yapısıdır. Êzidî kadınlar öz savunma bilincini, örgütlülüğün zorunluluğunu kavradı. Êzidî kadınlar, Kürdistan özgürlük gerillaları ve Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ile koordineli çalışarak esir kadınları DAİŞ'in elinden kurtardı. Şengal Özerk Yönetimi altında meclisler, akademiler ve öz savunma birlikleri oluşturdu. Kadınların direnişteki öncü rolü, özgürlük mücadelesinin başarısında belirleyici bir yer edindi.
BÖLGE HALKLARININ DİRENİŞİ: ALEVİ, DÜRZİ VE ÊZİDÎ KATLİAMLARI VE ŞENGAL DİRENİŞİ
Son aylarda Suriye'de yaşayan Alevi ve Dürzi halklarına yönelik katliamlar artmış, özellikle Süveyda ve Suriye'nin kıyı şeridinde HTŞ, tekçi, ırkçı, şeriatçı egemenliğini sağlamak için katliamlara girişmiştir. Bu saldırılar, aynı zamanda, emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin çıkarlarına hizmet eden, halklar arasındaki düşmanlığı derinleştirmeye yönelik bilinçli politikalardır.
Şengal direnişi, tıpkı günümüzde Dürzi halkının Süveyda'daki direnişi gibi halkların kendi kendini savunma hakkını ortaya koymuştur. Silahlanma ve kolektif direniş, DAİŞ'in ilerleyişini durdurmuş, bölgedeki halkların özgürlük mücadelesinin simgesi olmuştur. PKK, HPG gerillaları ile birlikte marksist leninist komünistler de mütevazı bir güçle bu tarihi direnişte yerlerini almıştır.
DEMOKRATİK FEDERASYON VE BİRLEŞİK DEVRİM: HALKLARIN KURTULUŞUNUN ANAHTARI
Ortadoğu'da halkların özgürlük mücadelesi, ancak demokratik halklar federasyonu modeliyle başarıya ulaşabilir. Bu model, tüm etnik, dini ve mezhepsel kimliklerin eşit ve özgür yaşadığı, sömürgeci ve faşist rejimlerin yıkıldığı; halkların kendi kaderini tayin ettiği, antikapitalist, kadın özgürlükçü bir yapıyı öngörür. Demokratik Ortadoğu Federasyonu, bölgedeki halkların emperyalist işgal, bölge gericiliği ve mezhepçi çatışmaların üstesinden gelmesi için önerilen devrimci bir projedir. Bu yapı, farklı kimliklerin eşit ve özgürce yaşadığı; sömürgeci devletlerin dayattığı yapay sınırların ve tekçi politikaların reddedildiği demokratik, özerk veya federatif yönetimler ile kaderini tayin hakkının sınırsız bir şekilde olduğu sovyetik federatif emekçi çözümü de içerir.
3 Ağustos Êzidî katliamı, emperyalizmin ve bölge gericiliğinin halklara uyguladığı vahşetin somut örneğidir. Ancak halkların örgütlenmesi, kadın özgürlük mücadelesi ve demokratik federasyon programı karanlığı aşmanın yolunu göstermektedir.