5 Şubat 2025 Çarşamba

Arzu Demir yazdı | Faşizmin 'Aile Yılı' ve öncü kadınlara saldırılar

İktidar Aile Yılı programını uygulayabilmek için, öncü kadınlara bu yıl daha çok saldıracak. Çünkü kadın özgürlük mücadelesi, faşizme karşı mücadelede önemli bir damar ve tüm saldırganlığa rağmen özellikle 25 Kasım ve 8 Mart'larda sokakları terk etmedi. 2024 yılında kadınlar, "Jin, jiyan, azadî" sloganıyla sokakları birçok kez mesken eyledi. Kadın iradesini tasfiye etmek amacıyla 2025 yılının ilk siyasi saldırısı, Sosyalist Kadın Meclisleri'ne oldu.

Faşist şef Erdoğan'ın Aile Enstitüsü ile Nüfus Politikaları Müdürlüğü'nü kurması ve 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etmesi, stratejik ve taktiksel hedefleri olan kadınlara karşı bir savaş ilanıydı.

Bu savaşı iktidar, ekonomik olarak çökertme, kültürel olarak kuşatma ve devlet şiddeti ile teslim alma biçimlerinde yürütüyor.

Derin bir yoksulluk içinde olan kadınların, bir yandan erkeğe bağımlılığı sürdürülürken, diğer yandan evde emeğinin görünmez kılınması, esnek çalışma ile güvencesiz çok düşük ücretle sermayeye ucuz iş gücü olarak sunulması bu savaşın yöntemlerinden biri.

Çocuk başına para yardımı, gençlerin erken evlenmeleri için parayla teşvik edilmeleri de başka bir yöntem.

"Makbul kadınlık", "eş", "anne" modellerini dizi filminden sosyal medyasına, camisinden okuluna her türlü araçla propaganda yapmak, kadına her fırsatta yerinin "evi" olduğunu hatırlatmak psikolojik savaşın bir parçası.

Kadın katili erkeklerin, erkek yargı tarafından cezasızlıkla ödüllendirilerek toplum içine salınması ise bu savaşın en yaygın biçimi.

İktidar "Aile Yılı" programını uygulayabilmek için, öncü kadınlara bu yıl daha çok saldıracak. Çünkü kadın özgürlük mücadelesi, faşizme karşı mücadelede önemli bir damar ve tüm saldırganlığa rağmen özellikle 25 Kasım ve 8 Mart'larda sokakları terk etmedi. 2024 yılında kadınlar, "Jin, jiyan, azadî" sloganıyla sokakları birçok kez mesken eyledi.

Kadın iradesini tasfiye etmek amacıyla 2025 yılının ilk siyasi saldırısı, Sosyalist Kadın Meclisleri'ne oldu.

21 Ocak'ta çok sayıda kentte gerçekleştirilen ev baskınlarında gözaltına alınan sosyalistlerden 34'ü tutsak edildi. Aralarında ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş da bulunuyor. 34 sosyalistten 15'i kadın. SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara, SKM İstanbul Sözcüsü Leyla Can, SKM Genel Meclis üyeleri Dilara Su Kalpak ve Ezgi Gürbüz, Serpil Topal, BİH Sözcüsü Meliha Kayacı, Özgür Genç Kadın'ın Merkezi Koordinasyon üyeleri Hivda Selen, Senem Nur Pektaş ve Simay Ada Kart tutsak edilen kadınlar arasında.

Sosyalist kadınların, tutuklama saldırısına yanıtı netti. Kararı, "Yaşasın kadın devrimimiz", "Jin, jiyan, azadî" sloganlarıyla karşıladılar. Tanya Kara, duruşma salonunun önünde yaptığı konuşmada, "Bu karar hükümsüzdür" dedi, kadınların özgürlüğü için mücadeleyi sürdürme kararlılığını ifade etti. Erdoğan, 2025 yılını "Aile Yılı" ilan ettiğinde, "2025’i kadın yılı yapacağız" demişti.

SKM, "Cins bilinciyle aydınlanıyor, kadın devrimiyle özgürleşiyor, siyasetin merkezine yürüyoruz" şiarıyla çalışma yürüten bir sosyalist kadın örgütü. ESP içinde bir "kadın parti"si olarak var. Kadın özgürlük mücadelesini yürütürken, ESP'nin bir kadın partisi perspektifi ile politika yapmasını sağlıyor.

Hapsedilen genç kadınlar, kısa bir süre önce Rojin Kabaiş İçin Adalet Komisyonları'nın kuruluşunu duyurmuşlardı. "Rojin'e ne oldu?" sorusunu sorarken, beş yıldır haber alınamayan Gülistan Doku'yu hatırlatmışlardı eylemlerinde. Tutuklama saldırısının hemen ardından Rojin Kabaiş İçin Adalet Komisyonları, Kadıköy'de sokağa çıktı, Rojin'in katledilmesinin 4. ayında, Rojin'in ölümünün cezasız kalmaması için mücadele edeceklerini vurguladılar.

İktidarın öncü kadınlara yönelik saldırısını, 1 Ekim'den bu yana yaşanan gelişmelerle de birlikte düşünmekte fayda var.

1 Ekim'de faşist Devlet Bahçeli'nin DEM Partililerle el sıkışmasıyla aralanan "kapı"nın, barışla sonuçlanması yönünde toplumda az çok bir beklenti yaratıldı. Ancak gelişmeler, onurlu bir barış ile demokrasi ve özgürlükten hala çok uzakta olduğumuzu gösteriyor.

Faşizm, "mutlak sessizlik yaratma" stratejik hedefine bağlı olarak saldırıyor, ancak bugünlerde bu stratejik hedefe, daha güncel bir amaç da eşlik ediyor. Bu amaç iki biçimde hasıl oluyor.

Birincisi, eğer bir müzakere masası kurulacaksa, düşmanını, en zayıf anında masaya oturtmak. Rojava'ya yönelik işgal saldırıları, kitle katliamları, kayyum darbeleriyle irade gaspları bu kapsamda sayılabilir. Son olarak Siirt Belediyesi Eşbaşkanı Sofya Alağaş'a 6 yıl 3 aylık hapis cezası verildi. Ve 29 Ocak sabahı itibariyle Siirt Belediyesi'ne kayyum darbesi yapıldı.

İkincisi, toplumsal mücadele güçlerinin, özgürlük, adalet ve onurlu barış için harekete geçmesini engellemek. ESP ve SKM'ye yönelik siyasi kırım saldırısının amacı budur. İktidar, toplumsal mücadeleyi, sosyal medya mecrasına hapsetmeden sokakta sürdürme iradesini kırmak istiyor.

Gezi ayaklanması nedeniyle başlayan tutuklama ve gözaltılar, Gezi ayaklanması üzerinden Alevilerin hedef haline getirilmesi, avukat Fırat Epözdemir'in tutuklanması, Halk TV programcılarının gözaltına alınması, faşist Ümit Özdağ'ın tutuklanması şeklinde uzayan liste, iktidarın sağdan ya da soldan gelecek en küçük bir muhalif sese tahammül göstermeyeceğinin göstergesi. Tüm bunlar, faşizmin stratejik saldırı konseptinin sonucu.

1 Ekim'de aralanan kapı bir müzakere sürecine açılsa da açılmasa da faşizme karşı mücadeleyi büyütmekten başka bir yol olmuyor.

Kadınlar bakımından da erkek egemenliğinin faşist şeflik rejimi olarak var olması ve sürekli çeşitli kurum, araç, yasa ve yasaklarla tahkim edilmesi, faşizme karşı direnişte, kadın özgürlük mücadelesinin öncü rol ve sorumluluklarını büyütüyor.