9 Mart 2025 Pazar

Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilen 19 kadını andı

Bu hafta Mirik dosyasını işleyen Cumartesi Anneleri, 8 Mart dolayısıyla gözaltında kaybedilen 19 kadını andı. Kadına yönelik şiddetin son bulmasını isteyen kayıp yakınları, kadınların eylemlerine yönelik hukuka aykırı yasakların da derhal sonlanmasını istedi. 

Cumartesi Anneleri 1041. hafta eylemlerinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla gözaltında kaybedilen 19 kadını andı. Kayıplarla buluşma ve hafıza mekanı Galatasaray Meydanında bir araya gelen kayıp yakınları, bu hafta Mirin kayıp dosyasını işledi.

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun, "Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınlar için hak, eşitlik, özgürlük ve dayanışmayı temsil eden bu anlamlı gün, tüm dünyada ses getiren eylemlerle gündeme geliyor" dedi Tosun, erkek egemen sistemin kadınlara dayattığı sınırlara ve biçtiği rollere itiraz etmek için sokaklara çıkan kadınlarla dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak baskılara tepki gösterdi.

'HUKUKA AYKIRI YASAKLAMA KARARINDAN VAZGEÇİN'
Türkiye'de devletin, kadınları ve kız çocuklarını şiddetten korumak yerine, bizzat kendisinin şiddet uyguladığını söyleyen Tosun, "Bu durum, kadına yönelik şiddeti teşvik ediyor ve yaygınlaştırıyor. Kadınlar, taleplerini dile getirmek için sokaklara çıkma ve gösteri yapma hakkına sahiptir. Devletin ise bu barışçıl gösterileri koruma ve kolaylaştırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle, İçişleri Bakanı ve valilere, 8 Mart gösterilerine yönelik hukuka aykırı yasaklama kararlarından vazgeçme çağrısında bulunuyoruz " dedi.

Tosun, İHD'nin tespitlerine göre gözaltında kaybedilen 19 kadını andı, onların arasında bulunan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin ve onun üç yaşındaki kızı Dilek için hakikat ve adalet talep ettiklerini söyledi.

NE OLMUŞTU 
23-24 Eylül 1994 tarihlerinde Dersim merkeze bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası ve civarında, Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı'na bağlı askerler tarafından bir operasyon yapıldı. Operasyon sırasında, mezrada Serin ve Işık ailelerinden biri bebek olmak üzere yedi kişi bulunuyordu. Operasyon sonrasında köye gidenler, her yerin bombalandığını ve evlerin yakıldığını gördüler. Mezradaki evlerinde bulunan 3 yaşındaki Dilek Serin, 34 yaşındaki Gülizar ve Düzali Serin, 25 yaşındaki Hatun Işık, 20 yaşındaki Elif Işık, 18 yaşındaki Yeter Işık ve 60 yaşındaki Haydar Işık'tan ise bir daha haber alınamadı.

Olaydan birkaç gün sonra askerden terhis olup dönen Ali Işık, ailesini aramak için Mirik'e gitti ve geri dönmedi. O tarihte okulda olduğu için kurtulan ailenin diğer oğlu Süleyman Işık, 30 Eylül 1994 günü TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı'na dilekçe vererek "yakınları hakkında araştırma yapılmasını ve sağ olup olmadıklarına dair bilgi verilmesini" talep etti. 7 Ekim 1994 tarihinde de Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak ailesinin ve köye giden abisinin akıbetinin araştırılmasını istedi. Ancak, Cumhuriyet savcısı dilekçeyi işleme koysa da yeterli bir inceleme yapmadı ve olay yerine bile gitmedi.

8 Ekim 1994 günü Ali Işık'ın cansız bedeni, Gökçek Karakolu'nun görüş mesafesi içinde bir çoban tarafından bulundu. Vücudu çıplaktı, başı ezilmişti ve Adli Tıp raporuna göre ateşli silahla öldürülmüştü. 5 Aralık 1994 tarihinde Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı, "faili meçhul eylem ve cinayet" olarak değerlendirdiği dosyayı Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderdi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise 27 Aralık 1994 tarihinde aileye "kayıp kişiler hakkında herhangi bir bulguya ulaşılamadığını" bildirdi. 30 Temmuz 2002'de Dersim'de OHAL'in kaldırılmasının ardından aileler dosyanın yeniden açılması için defalarca girişimde bulundu.

2004 yılında avukatları Hüseyin Aygün, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e açık mektup yazarak, Dersim'deki zorla kaybetmelerde Bolu Komando Tugayı ve komutanının sorumluluğu nedeniyle soruşturma başlatılmasını talep etti.Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Mirik kayıplarının dosyaları, "faili meçhul olay" denilerek tozlu raflara terk edildi.