17 Eylül 2025 Çarşamba

MLKP Kürdistan Örgütünden Şoreş: Direnen kadınlara selam olsun-3

MLKP Kürdistan Örgütünden Şoreş, dünyanın birçok noktasında cins çelişkisinin derinleştiğini kaydetti. Şoreş, "her yerde kadın özsavunmasını büyütmek, kadın ordulaşmasını çoğaltmak, kadınların örgütlülük düzeyini yükseltmek, faşizme ve sömürgeciliğe karşı kadınların birleşik mücadelesini" örgütlenmenin önemine vurgu yaptı. Şoreş, direnen kadınların mücadelesinden ilham aldıklarını da ekledi. 

Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Kürdistan örgütünden Armanc Şoreş, Kurdistana Azad sitesinde yer alan röportajın üçüncü bölümünde Rojavalı komünistlerin cins bilincinin kurumsallaştığı en ileri örnek olan Rojava kadın devrimini erkek egemenlikçi askeri, siyasi ve ideolojik saldırılara karşı korumanın biricik görevi olduğunu kaydetti.

Armanç Şoreş'in Kurdistana Azad'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

BU BİR POLİTİKA, BİR ZİHNİYET VE ELBETTE ATAERKİL GERİCİ BİR İDEOLOJİK ZEMİNE SAHİP

DAİŞ, Şengal'de kadınları pazarlarda sattı, tecavüz etti, kaçırdı ve her türlü suçu işledi. HTŞ de Alevi ve Dürzi kadınlara aynısını yaptı. Kadın düşmanı bu politikanın nedenleri nelerdir, hem de buna karşı nasıl bir mücadele hattı yürütmek gerekiyor?
DAİŞ'in Şengal'de, Reqa'da, Lazkiye'de, Hama'da, Efrîn'de özelde kadınlara neler yaptığı ortada. Bu güdüsel bir durum değil. Bu bir politika, bu bir zihniyet. Ve elbette ataerkil, gerici bir ideolojik zemine sahip. DAİŞ'i ve beslendiği kaynak olan El Kaide'nin sadece savaş ve işgal zamanlarındaki politikası değil bu. Afganistan'da Taliban'ın uygulamaları hala kadını köle gören, kadını hiçleştiren, burkanın altında kadını kimliksizleştiren politikalardır. Kadını teslim alarak toplumu teslim alma stratejisidir. Erkek iktidarın inşası kadınların köleleştirilme düzeyinde verilidir. Şunun da altını çizmek isterim ki DAİŞ gerici, faşist, politik islamcı bir partidir. Ama kadınlara yönelik bu saldırganlığı salt politik İslamcılıktan gelmiyor. Hayır, o, katıksız erkek egemen bir toplumsal maddi yaşamın ve zihniyetin sembolüdür. Örneğin Bosna-Hersek savaşı döneminde de binlerce kadına tecavüz edilmiş, "medeniyet"in beşiği Avrupa'da kadınlar pazarlara sürülmüştür. Yanlış anlaşılmasın DAİŞ'in, HTŞ'nin elbette kadın düşmanlığında kendi özgül ağırlıkları vardır. Ve somut olarak Suriye'de, Rojava'da, Şengal'de, Afganistan'da da kadın özgürlük mücadelesinin hedefidir.

CİNS ÇELİŞKİSİ DERİNLEŞİYOR
Diğer yandan dünyada cins çelişkisinin derinleştiği görülmekte ve buna karşı burjuva, faşist devlet ve partiler yeni yasalar çıkararak kadını erkek egemen tahakküm altına almak istemektedirler. Örneğin Türkiye'de aile yılı ilan edilmekte, kadının nasıl doğuracağına karar verilmek istenmekte, yüzyıllık haklar olan miras kanunu yeniden düzenlenmek istenmektedir. İki yüzlülükle aileyi kutsamaktadırlar. Yine dünyada LGBTİ+lara yönelik ise biyolojik aile kurumunu çözücü rolünde, bilincinde olarak saldırılar giderek artmakta. İngiltere'de trans kadınlar kadın görülmemektedir. Yani kadınlar, LGBTİ+lar burjuva yozlaşmış ahlaksızlığın bir nesnesi olabilir ama kendileri için karar alan özneler haline gelemezler.

CİNS EŞİTLİKÇİ BİR TOPLUM ANCAK SOSYALİZMDE TOPLUMSAL MADDİ KOŞULLARINA KAVUŞABİLİR
Biz Kürdistan komünistlerinin elbette birinci görevi, cins bilincinin kurumsallaştığı en ileri örnek olan Rojava kadın devrimini erkek egemenlikçi askeri, siyasi ve ideolojik saldırılara karşı korumaktır. Yanı sıra eğer kadın devrimimiz başka kadın devrimlerinde çoğalmazsa ilerleyemez. O zaman birinci görevimizin diğer bir yanında kadın devrimimizi tüm Kürdistan'a, Ortadoğu'ya ve dünyaya yaymaktır. Diğer yandan cins eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum ancak sosyalizmle mümkündür. Öyleyse kadın devrimimizin hedefi sosyalizmi inşa etmektir. Ancak o zaman kadınlar bir rahat yüzü görebilir. Sosyalizmsiz kadının kurtuluşu mümkün değildir. Cins eşitlikçi bir toplum ancak sosyalizmde toplumsal maddi koşullarına kavuşabilir.

KADINLARIN ONURLU DURUŞUNDAN GÜÇ ALIYORUZ
Güncel olarak her yerde kadın özsavunmasını büyütmek, kadın ordulaşmasını çoğaltmak, kadınların örgütlülük düzeyini yükseltmek, faşizme ve sömürgeciliğe karşı kadınların birleşik mücadelesini örgütlemek önemlidir. Günlerdir Pakistan devletinin kaybetme ve tutuklama saldırılarına karşı oturma eylemi sürdüren Beluc kadınları selamlıyorum. "Jin, Jîyan, Azadî" ayaklanmasıyla müthiş bir direniş ortaya koyan ve ölümüne direnen Kürt, Fars, Beluc, Türkmen, Azeri kadınların birleşik mücadelesinin en güzel örneklerini ortaya koyan kadınları selamlıyorum. Evin Hapishanesi başta olmak üzere İran zindanlarında direnen kadınların onurlu duruşundan güç aldığımızı belirtmek istiyorum.

ŞAM'IN HTŞ'YE TESLİMİYLE BİRLİKTE YENİ BİR DÖNEME GİRİLDİ

BAAS diktatörlüğü emperyalist ABD ve ortakları tarafından devrildi. Emperyalistlerin, Türkiye'nin, Rusya'nın ve diğer bölge devletlerinin planları nelerdir? Bu planlarında bölgenin demokratikleştirilmesine yer var mı?
Ortadoğu'daki güç dengeleri bakımından stratejik bir role sahip olan BAAS rejiminin yıkılmasıyla birlikte 1980'den sonra şekillenmiş olan Şii hilali stratejik bir darbe aldı. ABD-İsrail'in İran'ı kuşatma savaş stratejisi çevreden merkeze doğru ilerledi. Hizbullah darbelendi. Komuta kademesi ağır bir biçimde darbelendi. Hasan Nasrullah katledildi. Yıllardır savaş kapasitesi, deneyimi ve disipliniyle Suriye'de önemli bir rol oynayan Hizbullah'a yönelik bu darbeler, Suriye'yi de ciddi etkiledi. Önemli bir kuvvetten yoksun kaldı. Rusya'nın odağına Ukrayna yerleşmiş, İran sıkıştırılmış… Bu koşullarda Esad direnemedi. Özerk Yönetimi tanımadı ve ilişki kurmadı. O pespaye biçimde kaçtı. Şii hilal tam orta yerinden kırıma uğradı. Yıllar içinde Suriye zayıflamıştı, Şii eksende zayıf halkaydı ama yine de Lübnan'da Hizbullah ve Akdeniz'e açılan limanlarıyla yine de bağlayıcı bir halkaydı. İşte bu halkının kırılmasıyla birlikte Ortadoğu'nun genel olarak siyasi yapısında stratejik değişim süreci yeni bir evreye sıçradı. Aynı zamanda bu emperyalistler arasındaki rekabette ABD'nin elini güçlendirdi. 8 Aralıktan yani Şam'ın HTŞ'ye teslimiyle birlikte yeni bir döneme girildi. ABD'nin elinin güçlenmesi aynı zamanda siyonist İsrail devletinin yeni bir pozisyona yerleşmesi anlamına geldi. Siyonist, faşist İsrail'in Filistin'i işgali, soykırıma vardı. Gazze yerle bir edildi. Hitlerin Auschwitz kamplarında Yahudilere ne yaptıysa şimdi siyonist İsrail bunu Filistin halkına uyguluyor. Suriye'nin en önemli su kaynaklarının da olduğu ve aynı zamanda askeri anlamda da stratejik bölgesi olan Golan tepelerine yerleşti. Suriye'yi havadan da kontrol etme kapasitesine sahip bir yer burası.

HTŞ TAMAMEN BATI EMPERYALİZMİNE BAĞLIDIR
HTŞ'yi Şam'a yerleştirenler ABD, İngiltere, Fransa'nın önderliğinde Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'dır. Aslında Suriye yönetimi diye bir şey yoktur. HTŞ tamamen batı emperyalizmine bağımlıdır. Onların stratejisine yedeklenmiştir. Elbette Türkiye, S. Arabistan ve Katar tarihsel, coğrafi, siyasi, iktisadi ve askeri olanaklarına bağlı olarak Suriye'nin batı emperyalizmine bağlı olmanın ana doğrultusu ekseninde bu yeni durumdan fayda sağlamanın peşindedirler. Faşist, sömürgeci Türk devleti aynı zamanda Rojava'nın, Kuzey Doğu Suriye Özerk yönetiminin kazanımlarının Suriye nezdinde ve uluslararası düzlemde bir yasallığa kavuşmasını engellemeyi birinci derecede görev edinmiş durumda. Ademi merkeziyetçi, siyasal özerklik temelli bir Suriye'nin inşasının tamamen karşısında. Burada Kürtlerin kolektif hakları lehine herhangi bir kazanımı kendisi için varlık-yokluk sorunu olarak görüyor. Elbette Kürdistan'ın en büyük parçası ve bilinç ve örgütlülük bakımından en gelişmiş parçasındaki sömürgeci, inkarcı varlığını devam ettirebilmek için Kürt halkının Suriye'de herhangi bir kazanımına tahammül gösteremiyor. Bin yıllık kardeşlik nutuklarının gerçek ifadesi aynı zamanda Rojava, Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi'yle kurulan ilişkide verilidir. Bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Emperyalistlerin planları ile ilgili çok şey söylendi. Daha söylenecektir de nihayetinde emperyalistlerin 3. dünya savaşına hazırlıklarında stratejik, taktik ittifaklar, yalıtma politikaları yoluyla taktik manevra kabiliyeti ve stratejik vuruş güçlerini arttırma arayışları devam edecektir.

ORTADOĞU'DA BİRLEŞİK EMPERYALİST BİR SALDIRI VE KUŞATMA VAR 
Dikkat edilirse dünyanın her yerinde ama özellikle siyasi dengelerin hali hazırda yerine oturmadığı Ortadoğu'da silahlı direniş örgütleri PKK, Hizbullah, Hamas'a yönelik silah bıraktırmak için birleşik emperyalist bir saldırı ve kuşatma var. PKK'nin silah bırakmasının bu siyasal konjonktürle doğrudan bağlantısı var. Bölge halkları, ezilenler, işçiler, emekçiler, kadınlar için emperyalistler arasındaki çatışma ve çelişkilerden kendiliğinden biçimde bir fayda asla beklenemez. Zaten bu sömürü ve sömürge düzenin doğasına aykırı. Ancak bölgenin devrimci, yurtsever, komünist öncüleri emperyalistler arasındaki bu büyük rekabetten dolaylı biçimde yararlanabilirler. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının taraflarından biri olan Rusya'da Lenin önderliğindeki devrimci hareket bu süreci zayıf düşmüş çarlık Rusya'sına karşı devrimci mücadelede zafer imkanına dönüştürmüş ve işçi-emekçi Sovyetlerin iktidarını inşa etmiştir.

EZİLENLERİN BİRİCİK VE KADİM DOSTU EZİLENLERDİR
2. Emperyalist Paylaşım Savaşında SSCB önderliğinde faşizme karşı elde edilmiş zafer antifaşist demokratik halklar mücadelesi ve zaferinin imkanı olmuştur. Birleşik, enternasyonal mücadelenin en ileri örnekleri bu dönemde açığa çıkarılmıştır. Yani emperyalistlerin bölgemizdeki bu yeni restorasyon sürecinde açığa çıkan ve çıkacak olan çelişkiler elbette devrimci strateji ve taktiğin konusu olmalıdır. Bölgenin devrimci özneleri süreci kesinlikle birleşik mücadele imkanları bakımından değerlendirmelidir. Rojava bunun çok önemli bir örneğidir. Rojava devrimi olarak başlamış devrim, Kuzey ve Doğu Suriye'ye doğru yayılmış şimdi bütün Suriye ezilen halkları ve inançları için umut ve ittifaklaşmanın öznesi düzeyine gelmiştir. Bu ittifaklaşma kesinlikle Filistin halkına, Lübnan halklarına doğru genişlemelidir. Burjuvazinin eşitlik ve özgürlük için savaşı 200 yıl önceydi. Bugün eşitlik ve özgürlük bayrağı ezilenler ve ezilen halkların elindedir. Bugün burjuvazi barbarlığın temsilcisidir. Aslında Gazze'de gördüğümüz katıksız burjuva tutum ve tavırdır. Bu dünyada insanlar hala açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyorsa bu kapitalizmin kahrolası doğasının bir sonucudur. Ezilenlerin biricik ve kadim dostu ezilenlerdir.

*Kurdistana Azad sitesinde yer alan ve 4 bölümden oluşan röportajın üçüncü bölümüdür. Röportajın aslına buradan ulaşabilirsiniz.