29 Ekim 2025 Çarşamba

Newal Deniz yazdı | Rojin için adalet mücadelesinin açığa çıkardığı gerçekler

Tüm baskılara rağmen kadınlar ve ailesi Rojin için adalet mücadelesini sürdürüyor. Erkek egemen sistemin, üniversitesi, yurdu, ATK'si, polisi, askeri, yargısıyla örtbas etmeye çalıştığı bir kadın cinayetini daha aydınlatmaya çalışıyor. Bunun için bir yıldır büyük çabalar verildi. Adeta iğneyle kuyu kazar gibi, gizlenen deliller bulundukları dehlizlerden sökülüp alındı, sorumlulara işaret edildi. Ama daha yapılacak çok şey var. Rojin'in ölümünde sorumluluğu bulunanların açığa çıkarılması, yargılanması belki ilk adım olacak.

Diyarbakırlı olan 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisiydi. Üniversite kampüsünde bulunan Seyyid Fehim Arvasi Kız Öğrenci Yurdunda kalıyordu. 27 Eylül 2024 tarihinde yurttan çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Rojin'in cansız bedeni 18 gün sonra 15 Ekim 2024'te Van Gölünün Molla Kasım Köyü sahilinde bulundu. Rojin'in yaşamını yitirmesinin ardından daha önce tanıklık ettiğimiz pek çok kadın cinayeti ya da kadınların intihara sürüklenmesinde olduğu gibi hızla "intihar etti" açıklamaları geldi.

Savcılık ve valilikten yapılan bu açıklamalarla failler gizlenmeye çalışılırken, medya da bu çabada özel bir rol oynadı. Rojin'in Google'da, "Öldükten sonra cennete nasıl girileceği", "Ölen kişinin banka hesabındaki paraya ne olacağı" gibi başlıklarla araştırma yaptığı iddialarını servis etti ve Rojin'in intihar ettiği propagandasını yaptı. Bugüne kadar benzer örneklere çok rastladık. Şule Çet'in bir plazadan atladığı, Gülistan Doku'nun intihar ettiği yönündeki haberler sadece iki örnek. Bu yazıda hepsini sıralamamız mümkün değil, fakat benzer sayısız örnekle karşılaştık bugüne kadar.

Üniversiteli kadın öğrenciler üzerinde yoğun baskı kurulan yerlerdir devlet yurtları. Belirlenen saatte yurda gelmediğinizde hemen aileniz aranır. Bununla da yetinilmez hakkınızda ileri geri cümleler kurulur. Fakat Rojin gece gelmediği halde yurt yetkilileri hiç "umursamadı", ailesine haber vermedi. Öğrencilerin Rojin'in son görüldüğü yer olan sahilde telefonu, kulaklığı ve kıyafetlerini bularak yurda teslim etmesinin ardından Rojin'in yurda gelmediğini fark ettiklerini söylüyor yurt yetkilileri. Ve buna inanmamızı bekliyorlar.

Yurt yetkililerinin Rojin'in kayıp olduğunu gizlemesi, ardından intihar ettiği algısı yaratma çabaları, kadınları bir kez daha harekete geçirdi. Çünkü bu konuda deneyimliydiler. Hiçbir inceleme, soruşturma yapılmadan bu tür iddialar ortaya atılıyorsa o kadın ya katledilmiş ya da bir erkek tarafından intihara sürüklenmiş ve failler korunmak isteniyordur. Bir yıllık süreçte yürütülen mücadele sonucu elde edilen tüm veriler kadınları haklı çıkardı. Rojin kaybolduğunda ve cansız bedeni bulunduğunda şüpheli ölüm diyorduk, ama bugün Rojin'in katledildiğini ve faillerinin korunduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Bir yıllık süreçte bu kapsamda pek çok veri ortaya çıktı. Rojin'in Adli Tıp Kurumu'nda (ATK) yapılan otopsi işlemine Van YYÜ rektörü Hamdullah Şevli de girmişti. Çoğu zaman katledilen kadınların ailelerinin avukatlarının dahi alınmadığı otopsiye rektör hangi sıfatla girdi sorusuna hala yanıt verilmiş değil. Şevli, Rojin'in eğitim gördüğü üniversitenin rektörü olarak yaşananların birinci sorumluları arasında, öncelikle bunun altını çizelim. Ama bu da yeterli değil. Şevli'nin katıldığı otopsinin ardından ATK, rapordaki en önemli bulguları yani Rojin'in vajina iç bölgesinde ve göğsünde 2 erkeğe ait DNA bulunduğunu bir yıl boyunca sakladı. Bununla da yetinilmedi otopsi işleminin görüntülerinin yer aldığı CD çizilerek tahrip edildi, içindeki görüntülere erişim böylece engellenmiş oldu.

Bu veriler Şevli'nin Rojin'in eğitim gördüğü üniversitenin rektörü olmaktan kaynaklı sorumluluğunun yanı sıra bizzat katıldığı otopsinin ardından ATK'nin bir yıl boyunca gerçekleri gizlemesinde nasıl bir rolü olduğunu sorgulamamamıza yeterlidir.

Adli Tıp Kurumu, özellikle hapishanelerde devrimci tutsaklarla ilgili verdiği raporlarla sık sık gündeme gelen bir kurum. Devlet hastanelerinin aksine hasta tutsaklara verdiği "cezaevinde kalabilir" raporlarıyla bu sisteme bulunduğu yerden önemli hizmetler sunmuştur. Bu sistemin en temel karakterlerinden biri olan erkek egemenliğine de ATK önemli hizmetler sundu bugüne kadar. Rojin dosyası bunlardan sadece biri.

ATK raporunda, Rojin'in vücudunda herhangi bir kırık ya da darp olmadığı ve ölüm nedeninin "suda boğulma" olduğu yazıyor. Fakat hangi su olduğuna dair bir bilgi yok raporda. Kadınların mücadelesi sonucu rapora eklenen iki erkeğin DNA'sının vajina iç bölgesi ve göğsünde bulunduğu bilgisinde de belirsizlik var. Hangi DNA'nın hangi bölgede bulunduğuna dair bilgi raporda yer almıyor. ATK'nin raporu gerçekleri açığa çıkarmak yerine, bulandırma çabası gibi adeta.

Zaten soruşturma başından itibaren "intihar dosyası" olarak ele alındığı için ATK raporu, gerekli detaylara girmekten uzak durup, Rojin'in intihar ettiğini ispatlamaya odaklanmış adeta. Keza Rojin'in bedeninde bulunan erkek DNA'larını da ATK, bir faile yönelmemek için bulaş olarak nitelendiriyor. DNA'ların Rojin'in bulunması, taşınması sırasında "bulaş"mış olabileceği söyleniyor. Bunu rapora yazmakla da yetinmiyor ATK. 12 Ekim günü haber kanalları üzerinden DNA'ların bulaş ihtimalinin propagandası yaparak, failleri aklama operasyonunu sürdürüyor. Van ATK tarafından yapılan Rojin'in ilk otopsisinde kulak içinde talaş şeklinde inaktif larvalar tespit ediliyor, ama bunlar koruma altına alınmıyor ve ilgili kurumlara gönderilmiyor. Bir delil karartma da burada söz konusu. Avukatlar bu nedenle otopsi görüntülerini başka kurumların da incelemesi için erişim sağlamak istiyor. Verilen yanıt ise CD'nin çizildiği. Yani artık otopsi görüntüleri yok. Yani o deliller de karartılmış.

Olay yeri incelemesi, dijital delillerin incelenmesi ve tanık beyanlarının toplanması da yukarıda söylediğimiz gibi intihar ön kabulüyle sürdürülüyor. Rojin'in cep telefonu hala açılmış değil. Telefon incelenmek üzere Portekiz'e gönderildi. Ayrıca bulunduğu alanı gören kameraların sadece Rojin'in görüldüğü saatlere ait görüntüleri alınmış. Öncesi ya da sonrası yok. Burada da delil karartma söz konusu.

Rektör Şevli burada kilit isimlerden biri. Üniversitedeki bir güvenlik elemanının Rojin'e cinsel saldırıda bulunduğu ve Rojin kaybolduktan bir hafta sonra yurtdışına kaçtığı iddiaları gündemde. Rojin'in otopsisine de giren rektör Şevli, daha önce AKP'den milletvekili adayı olmuş bir isim. Aynı zamanda bulunduğu konumu ticari olarak da iyi kullandığı görülüyor. Bardakçı Köyü muhtarı Tevfik Uçar ile yakın ilişkileri var. Rektör, muhtarın oğluna kampüsten üç ihale, kızına ise araştırma görevlisi olarak kadro vermiş. Üniversite ile Bardakçı Köyü sınır komşusu. Kampüs ile Bardakçı Köyü arasındaki geçişi önlemek için kurulan tel örgüler, muhtarın talebi ve rektörün onayıyla kaldırılmış. Bu bölgede ne bir güvenlik noktası ne de kamera var. Yani köyden kampüse doğal olarak da yurda rahatlıkla geçilebiliyor. Ayrıca rektör uzun zamandır kampüs içindeki konutunda değil, muhtarın tahsis ettiği villada kalıyor. Yani işin içinde bir kadın katliamının yanı sıra sınırsız çıkar ilişkisi var.

Bu ilişkilere ve Rojin'in ölümünde sorumluluğu bulunanlara işaret edilen her haber, her sosyal medya paylaşımı ve Rojin için adalet mücadelesinde yer alan kadınlar bu süreçte hedef oldu. Gazetecilere soruşturma açıldı, sosyal medya hesapları ve paylaşımlar engellendi.

Tüm bu baskılara rağmen kadınlar ve ailesi Rojin için adalet mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadelenin temel dinamiği ise genç kadınlar. Genç kadınlar bu mücadeleyi tüm baskılara ve hedef göstermelere rağmen aynı zamanda Rojin Kabaiş için Adalat Komisyonları etrafında örgütlenerek devam ettiriyor. Erkek egemen sistemin, üniversitesi, yurdu, ATK'si, polisi, askeri, yargısıyla örtbas etmeye çalıştığı bir kadın cinayetini daha aydınlatmaya çalışıyor. Bunun için bir yıldır büyük çabalar verildi. Adeta iğneyle kuyu kazar gibi, gizlenen deliller bulundukları dehlizlerden sökülüp alındı, sorumlulara işaret edildi. Ama daha yapılacak çok şey var. Rojin'in ölümünde sorumluluğu bulunanların açığa çıkarılması, yargılanması belki ilk adım olacak. İkinci adım ise, bunları koruyan faillerin yargılanmasıdır. Delilleri gizleyeninden karartanlara, Rojin'in ölümünde sorumluluğu bulunanların açığa çıkmasını engelleyerek koruyanlara; tüm failler yargılanana kadar bu mücadele sürecek. Tıpkı Şule Çet katliamında olduğu gibi...