24 Şubat 2025 Pazartesi

SKM Sözcüsü Kara: 2025'i şef tipi aileye karşı mücadele yılı yapmalıyız

SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara, bir ay önce tutsak edildiği Silivri hapishanesinden AKP-MHP iktidarının aile politikalarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Faşist rejim için ailenin kadınların ev kölesi olarak hane içindeki bütün bakım yükünü omuzlaması, sermaye düzenine yeni işçiler doğurması, evden esnek, kuralsız, güvencesiz şekilde çalışması anlamına geldiğine işaret eden Kara, "8 Mart'ı ve 2025 yılını şef tipi aileye karşı mücadele yılı olarak ele almaya, eşit ve özgür bir yaşam mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye ihtiyaç var. Şef tipi aile yapısına karşı eşit ve özgür yaşamı savunan tüm siyasal kuvvetler için harekete geçme zamanı" dedi.

Aile Enstitüsü, Nüfus Politikaları Kurulu açıklamalarının hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "2025 Aile Yılı" açıklamaları geldi. Ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş "Aile Yılı" planlarını, gençlere evlilik kredisi şartlarını açıkladı. Bunları doğurganlık hızının artırılması için dağıtılacak sadakalara ilişkin açıklamalar takip etti.

Bir yandan kadınları eve kapatarak yeni işçi ve askerler doğurmasını amaçlayan, diğer yandan esnek çalışma modeliyle sömürüyü derinleştiren erkek egemen kapitalist sistemin, genç kadınları evliliğe ve çocuk doğurmaya teşvik için vermeyi taahhüt ettiği sadakayla ne amaçlandığını Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Tanya Kara ile konuştuk.

Kara, bu röportajı yapacağımız gün gözaltına alınarak 4 gün sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Bu nedenle röportajı gecikmeli yapmış olduk. SKM Sözcüsü Kara, tutsak edildiği Marmara Kapalı Hapishanesinde sorularımıza şu yanıtları verdi:

KAPİTALİST ERKEK EGEMEN SİSTEM KRİZ İÇİNDE

AKP-MHP iktidarı aile politikaları kapsamında her dönem yeni plan ve düzenlemelerle kadınların hayatı üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor. Aile Enstitüsü ile Nüfus Politikaları Kurulu'nun kurulmasının ardından 2025 Aile Yılı ilan edildi. Erkek egemen sistemin bugünkü temsilcisi AKP-MHP iktidarının "aile" dediği şey nedir?
Erkek egemenliği bir krizin içerisinde ve bu kriz esasında burjuva ailenin krizidir. Dünyada yükselen sağcı faşist iktidarların, hükümetlerin kadın düşmanı politikalarının odağında bu yüzden aile durmakta. Bu bir tesadüf değildir, kapitalist erkek egemen sistemin içinde bulunduğu krizin sonucudur. Dünyasal ölçekte kadın cinsine dönük saldırılara baktığımızda kadınların bedenine, hayatına, doğurganlığına, cinselliğine dönük müdahalenin yasal düzenlemeler zemininde tartışmaya açıldığını görüyoruz. Yani sadece yaşadığımız coğrafyada değil dünyada da aile politikaları yükseliyor.

KRİZİ AŞMAK İÇİN AİLE YAPISINI GÜÇLENDİRMEYİ HEDEFLİYORLAR
Burjuva demokrasi ile yönetilen ülkelerde dahi kadın ve LGBTİ+'ların kazanılmış haklarına dönük yasalarda yapılan değişikliklerle saldırılar var. Erkek egemen rejim derinleşen çelişkisinin sonuçlarını yaşıyor. Kapitalizm ve ataerki kadın emeğinin azgın sömürüsünü hedefliyor. Bir taraftan kadını ev içindeki "ailenin" bakım hizmetinden sorumlu bir ev kölesi olarak konumlandırmak, aynı zamanda üretimin bu denli toplumsallaştığı bir çağda kadın emeğini en düşük, güvencesiz ve esnek şekilde sömürmek istiyor. Kadının hem toplumsal üretim içerisinde bulunarak en düşük ücretle emeğini sömürmek, hem de ev içinde çocuk bakımından proleter erkeğin bir sonraki iş gününe hazırlanmasını sağlamaya kadar ev içi emeğinin sömürüsü, kapitalizmin ve ataerkinin çelişkili birliğidir. Bu elbette yeni bir durum değil fakat bugün geldiğimiz aşamada erkek egemenliği bu krizi aşmak için kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor, aile yapısını yeni düzenlemelerle güçlendirmeyi hedefliyor.

AİLE YAPISININ BOZULMASI FAŞİST REJİM İÇİN 'BEKA' SORUNU
AKP-MHP faşist iktidarının kadınlara dönük saldırılarını sistematik hale getirdiği bir gerçeklik. Özellikle İstanbul Sözleşmesi'nin iptali ve sonrasındaki sürecin daha farklı biçimde ilerlediğini de görüyoruz. Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu'nun kurulması ardından da 2025'in "Aile Yılı" ilan edilmesi kapsamlı bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzun ilanıdır. Bu saldırılar, kadınlar ve LGBTİ+'lar başta olmak üzere işçi sınıfı ve emekçi halkımızı kapsamaktadır. Faşist rejim aile yapısının bozuluyor oluşunu bir "beka" sorunu olarak yüksek sesle dile getirmiş, açıklama üzerine açıklama yapmıştır.

REJİM DİYANET'İ GÖREVE ÇAĞIRDI
Aile yapısı bozuluyor açıklamalarının ardından Diyanet'i acil göreve çağıran rejim, Diyanet eliyle bazı çalışmalar başlattı. Diyanet, "Nüfus artış hızının düşüşü, sebepleri ve çözüm önerilerini" temel bir gündem haline getirdi. Bu kapsamda; "Aile ve Dini Rehberlik Büroları" ile ev içinde sorun yaşayan ailelere dini rehberlik hizmeti veriyor, kutsal aile yapısını güçlendiriyor.

Evlilik öncesi eğitim programları adı altında İslama göre hak ve sorumlulukların anlatılması ve erkek şiddetine "sabretme" öğütleniyor.
 
"Aile huzuru ve mutluluğu" temalı konferanslar, seminerler düzenliyor, aile içi huzurun kadının itaat etmesiyle sağlanabileceği mesajı veriyorlar. Diyanet; boşanmayı engelleyici fetvalar veriyor, nafaka hakkını hedef alıyor. Aile eğitim dergisi ve yayınlarıyla kutsal aile vurgusu yapıyor, kadınların tek rolünün annelik olduğunu anlatıyor ve anneliğe övgüler diziyor. Bu yayınların dağıtımı yaygın biçimde yapılıyor. Milyonlar bu yayınları okuyor, Diyanet'in kutsal aile propagandasından etkileniyor. Faşist rejim "2025 Aile Yılı"na kadın düşmanı politikalarıyla birlikte seferber olmuş durumda yani.

ÇOCUK İŞÇİLER SERMAYENİN DİŞLERİNİ KAMAŞTIRIYOR

Bir süredir çocuk işçiliği adı altında çocuk emeği sömürüsü derinleşmiş durumda. Meslek liseleri, MESEM'ler ve şimdi de ortaokullara kadar inen çocuk işçiliği üzerinden sermayeye ucuz, kalifiye eleman yetiştirilmeye çalışılıyor. ASO ile MEB bir süre önce protokol imzaladı. Çocuk doğurma teşviki, aile tartışmaları sermayenin ihtiyacı bakımından nereye tekabül ediyor?
Yoksullaşma krizi derinleşiyor, sermaye daha fazla iş gücüne hem de en ucuz, güvencesiz şekilde sömürebileceği iş gücüne ihtiyaç duyuyor. İşte tam da burada çocuk işçiliği devreye giriyor. Çocuk işçiliği hem yaşadığımız coğrafyada, hem de dünyada her zaman vardı. Fakat şimdi başka bir zeminde durumu tartışıyoruz. Çünkü çocuk işçiliği yasal hale getirildi, çocuk emeğinin sömürüsünü "yoksul halkımıza müjde" kılıfıyla propaganda ettiler.

İşin özeti faşist rejim; kadınların, çocukların canını hiçe sayarak sömürmek istiyor ve mevcut sömürü sistemi bile yetmiyor düzenleme üstüne düzenleme yapıyor.

Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek MÜSİAD toplantısında, "doğurganlık hızını yükselteceğiz" sözü veriyor. Sermayeye daha fazla çocuk işçi hazırlayacağız diyor yani bakan. Çocuk işçiliği ortaokula kadar indi, MESEM'lerde yetmiyor, MEB ortaokul öğrencilerini zanaat atölyelerinde yarıyılda çalıştırmaya devam ediyor. Hem ucuz hem de güvencesiz şekilde çalıştırılan çocuklar sermeyenin dişlerini kamaştırıyor ve buna bağlı olarak da doğurganlık hızının yükselmesini sağlayacak politikalar iktidarın temel gündemi.

DOĞURGANLIK HIZININ ARTIRILMASI KADININ BEDENİNE MÜDAHALE
Doğurganlık hızının artırılması demek kadının hayatına, bedenine, cinselliğine doğrudan müdahale etmek demektir. Yaşadığımız coğrafyada kürtaj fiilen erişilemez halde, devlet hastanelerinde kürtajı engelleyici bir dizi prosedür var. Bu yüzden kadınlar sağlıksız koşullarda, merdiven altı kürtaj yoluna başvurmak zorunda kalıyor. Doğum kontrol yöntemlerini de engelleyici prosedürler getirmekle birlikte erişebilirliğini de azaltıyorlar.

SADAKAYLA DOĞUM HIZINI ARTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR
Faşist rejim, doğum hızının düşüşünün sebeplerini LGBTİ+'ların varlığına bağlayarak nefret politikasını derinleştirmeyi hedefliyor. LGBTİ+ düşmanı faşist rejim en son transların hormona erişimini hedef aldı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, heteroseksizmi derinleştirerek kadın ve LGBTİ+'ları sistematik şekilde hedef alan rejim; en az 3 çocuk tavsiyesini hep gündemde tutuyor. Çocuk doğum hızının yükselmesi için teşvikler yayınlıyor. Sadakayla yoksul milyonlarla dalga geçiyorlar adeta. İlk çocuğa 5 bin, ikinci çocuğa her ay bin 500, üçüncü çocuğa 6 bin 500 lira yardım verileceğini duyurdu. Faşist rejim bu rakamlarla dahi çocuk başına ihtiyacı karşılamaktan çok çok uzak. Yoksul milyonlar öyle bir gelecek kaygısı içerisine girmiş durumdaki doğum hızı bu kaygıya paralel olarak düşüyor, rejimde bunu sadaka verme yöntemi ile çözmeye çalışıyor.

KADINLARDAN ASKER VE İŞÇİ DOĞURMALARI İSTENİYOR
"Doğurganlık hızının düşüşü beka sorunudur" açıklamalarının diğer yanını Ortadoğu'da sürmekte olan savaşa asker doğurma ihtiyacı yatıyor. Savaşacak genç ve diri kuvvete ihtiyaç olduğunu zaten faşist rejim ilan etti. Kadınlardan beklenen erkek egemen sermaye düzenine asker ve işçi doğurmasıdır. Bu teşviklerin temelinde de bunlar durmaktadır.

ESNEK ÇALIŞMA MODELİ SERMAYE İÇİN BULUNMAZ HİNT KUMAŞI
Kadınların iş gücüne esnek katılma modellerinin geliştirilmesi ise "Aile Yılı"nın önemli bir diğer başlığını oluşturuyor. Evden düşük ücretle, güvencesiz ve esnek şekilde çalıştırılacak, evde kalacak, çocuk doğurup, bakacak ve tüm bakım hizmetini kadın üstlenecek, daha ne olsun sermaye için bulunmaz hint kumaşı.

KOMŞU ANNELİKLE DEVLET ÇOCUK BAKIMI SORUMLULUĞUNU ÜZERİNDEN ATIYOR
Tabii henüz bu "esnek modeller" tamamlanmış değil, geliştirilecek diyerek ucu açık bırakılmış durumda. "Aile Yılı" tanıtımında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "komşu anne" sistemini hayata geçireceklerinin haberini vermişti. Bu yeni bir proje değil, 2022 yılında bakanlık çocuk bakıcılarının teşviki yoluyla kadın istihdamının desteklenmesi projesini gündeme getirmişti.

Mevcut kreşlerin yeterli sayıda olmamasını bir kenara bırakalım, mevcut kreşlerin dahi kapatılması gündeme gelirken "komşu anne"lik sistemiyle kadınlar çocuk bakım yükünü en ucuz şekilde üstlenecek. Çocuk bakımının bütün sorumluluğunu devlet bu şekilde üzerinden atmış olacak.

Erdoğan bir süre önce gençlerin evlenmemesinden şikayet etmişti. Şimdi de gençlere evlilik teşviki verileceği açıklandı? Gençlere yönelik bu politikaların amacı ne? Özellikle genç kadınlar bakımından neler söylemek istersin?
Evlilik teşvik paketindeki krediden yararlanmanın şartlarından biri açlık sınırının altında yaşıyor olmak. "Gençlerimize yardım ediyoruz, evlendiriyoruz" sözlerinin ardında derin bir yoksulluk krizi var. Gençliği sadaka ile satın alma çabası var.

Evlilik öncesi ve sonrasında katılınması zorunlu aile eğitimleri, iyi eş eğitimleri var. Yoksulların minnet edip itaat etmesinden başka bir değildir bu. Milyonlarca genç gelecek kaygısı yaşarken, genç kadınlar iş bulamazken, aile evlerinde yaşamak zorunda bırakılırken evlilik, aile kurmak tek kurtuluşmuş gibi bir algı yaratıyorlar. Ama şef tipi ailede; erkek şiddeti, çocuk istismarı, açlık ve yoksulluğa itaat var.

FAŞİST REJİMLE DERDİ OLANLAR '2025 AİLE YILI'NA KARŞI MÜCADELE ETMELİ
Şef tipi ailede, kadınların ev kölesi olarak hane içindeki bütün bakım yükünü omuzlaması, sermaye düzenine yeni işçiler doğurması, evden esnek, kuralsız, güvencesiz şekilde çalışması var. Faşist rejim için aile, açlığa, yoksulluğa, kölece yaşam koşullarına rıza üreteceği, politik islamcı bir temelde toplumun inşa edilmesidir. Rejimin geleceğini korumak için temel bir konudur aile. Bu yüzden faşist saray rejimiyle derdi olan herkesin, "2025 Aile Yılı"na karşı mücadele etmesi oldukça hayatidir.

İşte bu yüzden, hem 8 Mart'ı hem de 2025 yılını şef tipi aileye karşı mücadele yılı olarak ele almaya, eşit ve özgür bir yaşam mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye ihtiyaç var. Şef tipi aile yapısına karşı eşit ve özgür yaşamı savunan tüm siyasal kuvvetler için harekete geçme zamanı.